Qua Vadis Beşiktaş?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Geçen haftanın şüphesiz ki en flaş haberleri Beşiktaş'tan geldi. Beşiktaş arka arkaya patlattığı transfer bombalarıyla, transfere doymadığını bu sezon bir kez daha gösterdi. Sezon başında Querezma ve Guti gibi celebrity futbolcuların takım kadrosuna katılması çok konuşulmuştu. Ancak anlaşılan o ki, yapılan Almeyda, Simao ve Fernandes transferleriyle sezonun ikinci yarısında yine Beşiktaş'ı çok konuşacağız.

Türk futbol piyasasına da canlılık ve hareket getiren bu transferler taraftarı mest ederken, Beşiktaş nereye gidiyor diye sormaktan da insan kendini alamıyor. Öyle ya daha 20 gün önce Ceylan Intercontinental Oteli'nde düzenlenen Divan Kurulu toplantısında kulübe, daha doğrusu başkan Yıldırım Demirören'e olan borçlar ve kulübün mali durumuna ilişkin çok ciddi eleştiriler gelmişti. Bu konuya birazdan değineceğiz. Ancak bu transfere ilişkin yapılan harcamalar ve kulüp borçlanmasının ulaştığı son nokta gerçekten insana Qus vadis Beşiktaş? Yani Beşiktaş nereye gidiyor sorusunu sordurtuyor. Başkana olan borcun neredeyse yüz milyona ulaşması ise Avrupa basınının son günlerde başkan Demirören'e Türk Abramovich lakabını takmasına da neden oldu.

Beşiktaş Chelsea'leşiyor mu?

Bu sezon arka arkaya yapılan müthiş transferlerle Beşiktaş hızla Chelsea olma yolunda ilerliyor. İngiliz ekibin gerçekleştirdiği transferler ve başkan Abromovich'in Chelsea'yi satın aldığı 2003'ten beri kulübe aktardığı yaklaşık 750 milyon sterlin, Beşiktaş'ın mevcut durumu ve başkan Yıldırım Demirören'in kulübe transfer ettiği 93 milyon TL dikkate alındığında Beşiktaş'ın Chelsea'leşme yolunda olduğunu bize gösteriyor.

Transferlerin maliyetleri ve başkanın kulüpten olan alacakları ile Beşiktaş'ın içinde bulunduğu mali durumu birazdan irdeleyeceğiz. Ancak, bu gelişmeler kulüp içinde bazı "çatlak seslerin" de yeniden gündeme geleceğini gösteriyor.

Kulübün borcu 320 milyon TL

Beşiktaş Kulübü'nün Kasım 2010'da Ceylan Intercontinental Oteli'nde düzenlenen Divan Kurulu toplantısında, Denetleme Kurulu Başkanı Feyyaz Tuncel'in açıklamalarına göre,  kulübün dernek olarak 117 milyon 766 bin 632, anonim şirketin ise 202 milyon 608 bin 103 lira borcu olduğunu, toplam borcun ise 30 Eylül 2010 itibariyle 320 milyon 374 bin 735 liraya ulaştığı;  bu borcun 92 milyon 649 bin 518 lirasının Kulüp Başkanı Yıldırım Demirören'e, 9 milyon 852 bin 052 lirasının da yönetici Serdal Adalı'ya olduğu bildirildi. Böylece toplam borç içinde yönetim kuruluna olan borç 102 milyon 501 bin 570 liraya yükselirken, başkan Demirören'e olan borç toplam borcun yaklaşık yüzde yirmisine karşılık geliyor.

Tuncel, yönetim kuruluna olan borçların geçen döneme oranla yüzde 73, diğer borçların ise yüzde 60 arttığını ifade etti.

Türk Abramovic!

Bernd Schuster'i 2009/10 sezonunda takımın başına getirip önemli bir hamle yapan Demirören, kulübün 320 milyon TL'yi bulan borcuna rağmen adeta para saçtı. Avrupa basını, Beşiktaş Başkanı'na, "Türk Abramovic" lakabını taktı

Yaptığı transferlerle son aylarda Türkiye' de spor gündeminin hep manşetlerinde yer alan Beşiktaş, sezon başında Real Madrid'de görev yapmış Bernd Schuster'i göreve getirirken, Ricardo Quaresma ve Guti gibi iki dünya yıldızını da transfer etmişti. Başkan Yıldırım Demirören son olarak da Manuel Fernandes, Simao Sabrosa ve Hugo Almeida'yı alarak tarihi bir rekora da imza attı. Sadace 2010/11 transfer döneminde bu beş futbolcuya ödenen yıllık transfer tutarı daha şimdiden 13 milyon 250 bin euroya ulaştı. 

2010/11 sezonunda transfer ettiği 9 futbolcuya 11.8 milyon euro bonservis bedeli ödeyen Beşiktaş, bu oyunculara toplam 13 milyon 250 bin yıllık ücret ve maaş ödeyecek…

Kulüp ona borçlu

Beşiktaş Kulübü, 2003'te Serdar Bilgili'yi seçimde devirip başkan seçilen Yıldırım Demirören'e 7 yılda 92 milyon TL borçlandı. UEFA Finansal Fair Play kuralları gereğince bu paranın başkana kulüpçe nasıl ödeneceğini ise herkes merak ediyor. İsterseniz biz önce Beşiktaş'ın bu seneki yapmış olduğu transferlere bir göz atalım…

Q7 için servet ödenecek

Schuster'le yıllığı 2.6 milyon eurodan iki yıllık sözleşme yapan Beşiktaş, Quaresma'nın bonservisi için de Inter'le 7.3 milyon euroya anlaşma sağladı. Kartal, Portekizli yıldıza da 3 yılda tam 10.9 milyon euro ödeyecek. Beşiktaş'ın Real Madrid'den bonservis bedeli ödemeden aldığı Guti'ye vereceği para ise 2 yılda 5.7 milyon euro...

5 Ay için 2 milyon euro

Kartal, Stuttgart'tan bedelsiz olarak transfer ettiği Ricardo Hilbert'e de 5.2 milyon Euro'ya 3 yıllık imza attırdı. Yine Betis'ten bonservis ödenmeden alınan Mehmet Aurelio'nun 2 yıllık maliyeti de 3 milyon Euro'yu bulacak. Beşiktaş devre arasındaki ilk transferi olan Manuel Fernandes'in kiralama bedeli olarak da Valencia'ya 750 bin Euro, Portekizli oyuncuya da 2 milyon Euro ödeyecek. Kulübün 250 milyon TL'yi geçen borcuna rağmen yapılan bu transferlerin takıma neler katacağı merakla bekleniyor.

Simao 8.1 milyon euro

 Beşiktaş, A.Madrid'den aldığı Simao için kulübüne 900 bin Euro verecek. Siyah- Beyazlılar, Portekizli yıldıza sezon sonuna kadar 2.2 milyon euro, ondan sonraki

2 sezon da 5 milyon euro ödeyecek.

Almaida 11.1 milyon euro

Werder Bremen'den büyük uğraşlar sonrası transfer edilen Hugo Almeida'nın bonservisi için Alman kulübüyle 2 milyon euroya anlaşma sağlandı. 3.5 yıllık imza atan Portekizli golcünün alacağı para ise toplam 9.1 milyon euroyu bulacak.

Kimler geldi, kimler gitti?

Hürriyet gazetesi spor servisinin 25 Aralık 2010 tarihli nüshasındaki bir araştırmaya göre Beşiktaş Yıldırım Demirören döneminde, yani yedi sezonda 68 futbolcuya toplam 80 milyon euro bonservis bedeli ödedi.

Beşiktaş'ın son beş yılda yaptığı transferler ve bunlara ilişkin harcanan transfer bedelleri aşağıdaki tabloyla dikkatlerinize sunuluyor

2004/2010 arası Beşiktaş'ın transfer durumu

    Transfer edilen Ödenen

    edilen toplam

Sezon Teknik Direktör oyuncu sayısı tutar (milyon euro)

2004/05 Vicente del Bosque 13 10.5

2005/06 Rıza Çalımbay 10 7.8

2006/07 Jean Tigana 12 13.8

2007/08 Ertuğrul Sağlam 10 8.2

2008/09 Ertuğrul Sağlam 5 4.4

2008/09 Mustafa Denizli 9 23.5

2009/10 Bernd Schuster 9 11.8

Toplam   68 80

Kaynak: Hürriyet Gazetesi, 25 Aralık 2010

Yukarıdaki tabloya göre Beşiktaş son beş yılda, altı değişik teknik direktör aracılığıyla altmış sekiz futbolcuyu toplam 80 milyon Euro harcayarak transfer etmiş durumda. En fazla transfer ise 23,5 milyon Euro ile 2008/09 sezonunda Mustafa Denizli döneminde gerçekleştirilmiş. O seneyi şampiyon bitiren Beşiktaş'ın 2008/09 sonu finansal tablolarında oluşan kümule zararın öz kaynakları aşacak boyuta gelmesi, kulübün mali yapısının TTK'nın 324'üncü maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda yoğun tartışmalara yol açmıştı.

Sonuçta, başkan Yıldırım Demirören'in 2004 yılından itibaren başkanlık dönemi boyunca yapmış olduğu transferlerin kulübün yıllık gelirinin neredeyse iki katına ulaşması; yapılan bu transferlerden önemli zararların edilmesi ve sadece 2008/09 sezonunda Lig şampiyonluğuna; 2006, 2007 ve 2008 yıllarında ise Federasyon Kupası'na ulaşılması, sportif performansta istenilen noktaya varılamadığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

 Paradigma değişiyor

Yıldırım Demirören'in 2004 yılında Serdar Bilgili'den sonra oturduğu başkanlık koltuğuyla birlikte Beşiktaş çok farklı bir mecraya da girmiş oldu. Aslında Beşiktaş'ta 1984/2000 yılları arasında görev yapmış efsane başkan Süleyman Seba'nın ayrılıp yerine Serdar Bilgili'nin gelmesiyle Beşiktaş'ta bir dönem de sona eriyordu. Önce Serdar Bilgili, arkasından Yıldırım Demirören ile başlayan bu süreçte Beşiktaş artık bir "kolej takımı" kimliğinden sıyrılıp, ezeli rakiplerinden sportif, iktisadi ve mali anlamda geride kalmamak için hızla parasallaşma sürecine girdi. Girilen bu süreçte Beşiktaş geleneksel kurumsal yapısının yerine, endüstriyel futbolun getirdiği ticarileşmiş ve parasallaşmış bir yapıyı kulübe hakim kılmaya çalıştı. Bu sayede ezeli rakipleriyle rekabet edebilecek ve futbol pastasından aldığı payı daha da artırabilecekti. Bu bağlamda parasal gelirleri artırabilmek için yeni büyük bütçelere ihtiyaç vardı. Günümüz endüstriyel futbolunun nimetlerinden yararlanabilme olanağı sağlayacak bu hamleler ancak böyle gerçekleştirilebilirdi. Bu değişim ve dönüşümün gerçekleştirilebilmesi kulübün kendi dinamiklerinin harekete geçirilmesine bağlıydı. Ancak bu dönüşüm ve değişimi mümkün kılacak sportif başarı bir türlü gelmeyince, buna bağlı olarak ta mali performansa ulaşılamadı. Oysa hedeflenen başlangıçta kulübe enjekte edilen belirli bir parasal büyüklükle sportif anlamda başarıya ulaşabilmek ve bunu süreç içinde mali başarıya dönüştürebilmekti. Bu süreçte kulübün çok önemli gelirleri ve kaynakları verimli kullanılamayınca bu stratejiyi devam ettirebilmek için yeni kaynaklara gereksinim doğdu. Ne var ki, neredeyse kulübün tüm gelirlerinin bu strateji uğrunda harcanması, hatta gelecek gelirlerinin bile temlik edilmesi, kulübün işlerliğini devam ettirebilmesi için ilave fonları zorunlu kılıyordu. İşte bu dönemde başka bir fonlama stratejisine yönelindi. Artık, "başkan fonlarıyla" yola devam edilecekti ve nitekim böyle oldu. Oysa aynı dönemde rakipler daha farklı bir strateji izlemeye başlamışlardı. Paralı başkanlık modeli yerine finansal borçlanma modeline yönelen ezeli rakipler her ne kadar gelirlerini önemli miktarda artırsalar da giderlerini kontrol altına alamadıkları için borçlanmaya banka kredileriyle devam ettiler.

Doğru halka arz, yanlış sonuç!

Beşiktaş'ın 2002 yılında halka arza giderken izlediği doğru strateji, doğru şirketleşme ve halka arz ile kulübün orta ve uzun vadede mali anlamda aslında ezeli rakiplerine rakiplerinin yanlış model ve şirketleşmeyle borsaya kote olmalarından dolayı orta ve uzun vadede önemli finansal fark atması beklenirken, halka arzdan gelen paraların efektif kullanılamaması ve daha sonraki dönemlerde yapılan yönetsel yanlışlıklar kulübün eline geçen çok önemli bir fırsatın heba olmasına neden oldu.

Sahip olduğu finansal avantajı kullanamayan Kara Kartal, daha sonraki yıllarda izlediği iktisadi, mali ve yönetsel  politikalarda yaptığı yanlışlarla bir borç helezonuna girmek durumunda kaldı. Nitekim bu kapsamda, Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ'nin 1 Haziran 2009- 31 Ağustos 2009 Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu'nun 11. Sayfasında "d- Geçmiş Yıl kar/ Zararları kısmında yer alan bilgilere göre 31 Ağustos 2009 kümule zararı 56.495.361 TL'ye ulaşmış durumda.  Yine aynı rapora göre, Beşiktaş her yıl ortalama 5 milyon TL tutarında faiz, kur farkı ve finansman gideri ödüyor. Kulübün aynı tarihli raporuna göre net döviz pozisyonu ise 90.2 milyon dolar ekside. Yani döviz varlıkları 20,1 milyon dolar civarındayken, döviz yükümlülükleri ise 110.3 milyon dolara yükselmiş durumda.

Sonuç

Endüstrileşme dinamiğini Beşiktaş'a göre daha önce harekete geçiren ve bu sayede bütçelerini önemli büyüklüklere ulaştırarak mali anlamda arayı açan ezeli rakiplerin daha fazla gerisinde kalmamak ve "üçüncü büyük" olmaktan kurtulmak için, hızla ticarileşme yolunu seçen Beşiktaş, rekabette arayı açan ezeli rakiplere ulaşmak için özellikle son zamanlarda yıldız transferlerine yöneldi. Beşiktaş'ın başta transfer politikası olmak üzere çoğu geleneksel politikalarında köklü değişikliklere gitmesi, beklenen sportif performans gelmeyince borçları ve giderleri, gelirlerin üzerinde artırdı. Bu negatif durum ise zamanda kümule zararın giderek büyümesine, nakit ve bütçe açığının daha da artmasına neden oldu. Kısacası, Beşiktaş'ın seçtiği rekabet stratejisi onu ticarileşme ve endüstrileşmenin girdabına soktu ve borçlanma çığ gibi büyüdü. Bu durum Beşiktaş'ın mali yapısının acilen daha sağlıklı bir hale getirilmesini zorunlu kılıyor. Bu bağlamda yapılan transferler, taraftar için büyük bir mutluluk kaynağı olsa da, bu transferlerin kulüp üzerinde yaratacağı finansal sıkıntı başkan Demirören'in elini daha da cebine atmasını gerektirebilir. Oysa, UEFA Finansal Fair Play Kuralları ise başkanların ellerini ceplerine atmamalarını, kulübe aktarılan fonların 2014-15 sezonuna kadar kaynaklarına iade edilmesini öngörüyor. Bu durum sadece Beşiktaş için değil, tüm kulüpler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Kulüplerimiz buna ne kadar hazırlar bunu önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Bugünkü finansal durum sürdürülebilir bir yapıda görünmüyor. O nedenle sormak gerekiyor.

Qua Vadis Beşiktaş?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar