Putin’in ziyaretleri
Rusya lideri Vladimir Putin’in Kuzey Kore ziyareti dünyada geniş yankı uyandırdı. Ziyaret esnasında yapılan anlaşmalar ve destek sözleri, başta Amerika olmak üzere birçok ülkeyi endişelendirdi. Oysa ki bu ziyaretin birden fazla sebebi vardı. Tarihi ve siyasi sebepleri olduğu gibi Çin ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere farklı ülkelerle yeni dengeler hedeflemekteydi. Putin’in ziyaretinin sadece Kuzey Kore olmadığı Vietnam’ın da bu ziyaret programında olduğu unutmamalı ve bu bağlamda değerlendirmek doğru olacaktır.
Her şeyden evvel şunu söylemek lazım ki bu ziyaretler Putin için, Josef Stalin döneminde kanaatimce yeteri kadar desteklenmeyen ve Çin’in hamiline bırakılan bu iki ülkeyi tekrar kendi saffına çekme stratejisidir. Hatırlayalım, Rusya’daki komünist devrim bir endüstri, şehir ve sanayi komünizm devrimidir. Oysa ki Çin’deki köylü komünizm hareketi olmuştur. Lenin’in komünizm hareketi ile Mao Zedong’un hareketi temelde ve yapısal olarak farklıdır. Nitekim Richard Nixon ve Henry Kissinger ziyaretleri sonrası iki ülkenin arası açılmış ve komünist blok iki parçaya ayrılmıştır. Bu dönemlerde iki önemli savaş, soğuk savaş dönemine damga vurdu. Bunlardan ilki Kore, diğeri ise Vietnam Savaşı’dır.
Kore Savaşı’nda Kuzey Kore’nin arkasında kim vardı desem herkes, Rusya ve Çin diyecektir ama esasen Rusya tutuk davranmış hatta başta geri durmuştur. Çin ise fiili olarak topa girmiştir. Çin 320 bin civarı asker ile mücadeleye katılırken, Rusya’nın mevcudiyeti binleri geçmemiştir. Rusya, Kore’de Çin’e göre daha tutuk ve bekle gör taraftarı olmuştur. Evet, desteklemiştir. “Biz Kuzey’leyiz” demiştir ama bir Çin olamamış, yanından bile geçememiştir.
Gelelim Vietnam Savaşı’na… Yine Vietnamlıların ve yerel halkın yanında açık ara Çin vardı, askeri ve siyasi olarak gövdesini ortaya koymuş bir Çin. Rusya ise yine destekti ama diplomasiyi daha önde tutarak daha temkinli. Şüphesiz soğuk savaş döneminde bu iki ülkede Rusya tarafında yer aldılar ve desteklediler, ancak Çin onlar için hep bir başka oldu. Stalin ve sonrasında Nikita Kruşçev ve Leonid Brejnev’in politikaları içlerine çok sinmedi. Nitekim Soğuk Savaş döneminde belli dönemlerde bu ülkelerle Rusya arasında gerginlik hep baki oldu. Ta ki 2000 senesine kadar. Putin çiçeği burnunda başkan olarak ilk ziyaretlerinden birini Kuzey Kore’ye yaptı. Vietnam ile ilişkilere yatırım yapmaya başladı. O günden beri sağlam ve derin ilişkiler için yapılanma başladı. 24 sene sonra babasına yapılan ziyaretin yenisi oğul Kim’e yapıldı. Güvenlik işbirliği anlaşması, gıda desteği, Birleşmiş Milletler desteği gibi birçok konuda hem fikir olundu ama bunlar yeni değil, zaten 24 senedir inşa edilen sürecin tezahürü. Oysa esas nokta ve hedef yapılan anlaşmalar, görüşmeler değil. Esas nokta Rusya’nın sadece Amerika’ya karşı değil Çin’e karşıda bir ittifak içerisinde olması. Bu yaşananlar Stalin’in elleriyle Çin’e ittiği iki müttefik ülke ile 24 senedir yeniden bağlar kurma çabalarının göze gelmiş hali.
Tabii ki işin içinde önemli mesajlar da var. “Sen Ukrayna’ya silah verirsen, ben de senin burnunun ucundaki Kuzey Kore’ye silah yığarım” demek. “Güney Kore’yi ve Japonya’yı tehdit altında tutarım” demek. Kısaca Putin her daim olduğu gibi elini görünen gibi değil görünmeyen taraftan oynuyor. Sadece Amerika’ya değil, Çin’e de belli bir diplomatik ve siyasi taarruz uyguluyor. “Siz Ukrayna’ya silah verdiğinizde ben burda oturmam. Ben de başka yerleri etkilerim” diyor ve Asya kartını her zamankinden daha açık ve sert oynuyor.