Puslu havada söylenti çıkartılmamalı
Son günlerde doların hızlı yükselişi sırasında Merkez Bankası döviz satarak, sıklaştırma yaparak önlem alıyor. Haberlerde SPK’nın ardından bu defa BBDK’nın transferler ve alım satım döviz hareketleriyle ilgili soruşturmalar başlattıkları belirtiliyor. Kamu otoritesi kurumların manipülasyon varsa bunu ortaya çıkarıcı çalışmaları finansal istikrarın gereğidir. Ancak, sonuçlar en kısa zamanda söylentilere yol açmadan ortaya konulmalıdır.
Gezi olayları ve FED kararlarının ardından TL’nin değer kaybetmesi üzerine Merkez Bankası döviz satarak ve bankalara repo imkanını artırarak sıkılaştırma yapıp, doların alıp başını 2 liranın üstüne gitmesini önlemeye çalışıyor. Bu gelişmeler doğal olarak piyasalarda tedirginlik ve gelecek korkusuna yol açıyor. Puslu havaya yol açıyor.
Bu dönemde kamu otoritesi konumunda olan kurumların sakinlik içersinde hareket etmeleri ve piyasalardaki ‘pusu’ dağıtıcı önlemler ve söylemlerle yön gösterici olmaları gerekir. Eğer bu puslu havada manipülatif kazanç peşinde koşan kişi ve kurumlar varsa, bu yönde açık şüphe varsa, onların tespit edip cezalandırmaları gerekir. Bu görevlerinin doğal gereğidir.
Son günlerde SPK’nın borsada, BDDK’nın da döviz piyasasındaki hareketlerle ilgili araştırmalar yaptığı haberleri sık sık gündeme geldi. Bunlardan sonuncusu BDDK’nın Merkez Bankasının 2 milyar üzerindeki döviz satım ihalelerinin gerçekleştiği 8-9 Temmuz’da bankalardan müşteri işlemleriyle ilgili ayrıntılı bilgi istemesi oldu. Bu soruşturmalar piyasalarda “faiz lobisi arayışı” nitelemesiyle söylentilere neden oldu. BDDK yapılan işlemlerin görevi gereği “Her konuda anında bilgi sahibi olmak istemesinden” kaynaklandığını belirtirken, Ece Ceyhun’un haberinde yer alan bir üst düzey yetkilisinin açıklamasında “İncelemenin döviz işlemlerinin ihtiyaçlar doğrultusunda mı, manipülatif mi olduğunun tespitini amaçladığı” belirtiliyor.
Alanlarıyla ilgili kamu otoritesinin araştırma yapması manipülatiif işlem yapanlar varsa cezalandırması sistemin itibarı açısından doğru harekettir ve finansal istikrarın gereğidir. Doğru davranmayanların tespitini sağlar. Hatırladığım kadarıyla daha önce 2001 yılında da benzeri bir araştırma BDDK tarafından yapılmış, cezayı gerektiren bir konu bulunamamıştı.
Yurt dışında da libor skandalı sırasında bir soruşturma başlatılmış, basına ilk yansıması sonrasında, haberlerde yer almamış, otoritelerin soruşturma sonunda suçluları tespit etmelerinden sonra haberlerde yeniden gündeme gelmişti.
Dün sorum üzerine bu konularda çalışmış bir eski kamu yöneticisi, “Eğer toplu inceleme varsa, bunun çok önemli bir bulguya ve nedene dayanması gerekir” değerlendirmesini yaptı. Değerlendirmelerini sorduğum bütün eski otoriteler, “Bu tür incelemeler siyasetten ve popülizmden uzak durularak ilgili kurumlarca yapılıp, en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır. Varsa suçlular cezalandırılmalıdır. Ancak, piyasalarda çalkantı yaratılmamalıdır. Otoriteler finansal istikrarı koruyucu, hatalıları cezalandırıcı yola gitmelidir. Ama hata yoksa bunu da en kısa sürede net açıklamalarla ortaya koyarak piyasaların üzerinde oluşan sis perdesini dağıtmalıdır” değerlendirmelerini yaptılar.
Puslu havada söylenti yaratılmasının önüne geçilmesi ve finansal istikrara zarar verilmemesi bunu gerektirir. Bunu sağlayacak olanlar da başta ilgili kamu otoritesi kurum yöneticileri olmak üzere, finansal sektörün bütün aktörleridir…