Protokoller ve kapsayıcı kurumlar / (Koalisyon protokolü: 3)
Koalisyon protokollerinde yerini almasını önerdiğimiz eğilimler “etkin yönetişim” yapabilmenin gerek şartı. Daha önce “genel eğilimler” ve “yapı değiştirici eğilimleri” paylaştık. “Kapsayıcı kurumların yapısal özelliklerini” etkileyen başlıca eğilimleri de bu yazıda anımsatmak istiyoruz:
1. Eğilimler, yapı kavramının bileşen ve bağlamlarını değiştiriyor Başlıca yapı bileşenlerini şöyle sıralayabiliriz: a) Fiziksel yapılar: Yeraltı ve yerüstü zenginlikler, insan kaynağı, fiziki sermaye düzeyi, b) Ürün ve üretim yöntemleri: Otomobil, bilgisayar, silah sistemleri, üç boyutlu ve eklemeli baskı, makinelerin iletişimi, verimlilik gibi, c) Finansal sistemler: Bankacılık, sigortacılık ,sermaye piyasası, d) Hukuk sistemi: Ceza hukuku, ticaret hukuku, medeni hukuk, vergi hukuku vb. e) Sosyal ve kültürel sistem: Eğitim kuramı, sosyal güvenlik, sağlık, emeklilik, eğitimde erişebilirlik, f) Bilimsel ve teknolojik sistem: Bilimsel bulgular, patentler, teknolojik uygulamalar vb., g) Siyasi sistemler: siyasi partiler, seçim sistemleri parlamento ve işleyişi, otoriter yönetimler, h) Sınıfsal ürünler: Bireysel ve mikro düzeyde olanlar: Meslek edinme, ana-babalık becerileri, danışmanlık programları, suç işleyenlerin topluma kazandırılması, engellilerin rehabilitasyonu. Topluluk ilişkileri: Kent planlarına katılım, ortak sorunların çözümü ve ulusal ölçekli olanlar: Siyasi katılım vb. Bütün bu yapı unsurlarını, soyut anlatımlardan çıkaran analizler protokollerde yer almalı, etkili bir yönetişim yaratmanın temel ilkeleri netleştirilmeli.
Aile yapısı değişiyor
2. Aile yapısında değişme hızlanıyor: Ataerkil aileden çekirdek aileye, çekirdei aileden tek yaşanan, çocuksuz aileye, oradan da ortalama ömrün 100 yılı bulması durumunda bağlantılı aileye geçişler olacak. Aile kurumunda yeni yapı ihtiyacını tanımlamamış bir koalisyon protokolu imzalanmamalı.
3. Tehdit araçlarının değişmesi, tehdit algısını da değiştiriyor. Yeni araçlar ve olası tehditleri dikkate alan “savunma konseptinin” protokollerde yerini alması gerekiyor.
4. Ekolojinin kendini yenileme hızını aşan kaynak tüketimi “sürdürebilirliği” tehdit ediyor. Sürdürülebilirliği güven altına alacak ilkeler de protokollerde içselleştirmeli.
5. Sosyal, mekansal, zaman ve deneysel mesafelerle ilgili algılar değişiyor; günlük yaşamımıza yön veren “mesafe algısını uyumlandırma sorunu” entelektüel ve sistem kapasitelerini yeniden tanımlamayı gerektiriyor. Toplumsal mühendislik algısına dayanmamak koşuluyla, eko-sistemdeki gelişmelerin hızlandırılması açısından “mesafe algılarının” toplumsal yararı artıracak biçimde nasıl yönetileceği, “psikolojik mesafe” ayarı için alınması gereken önlemlerin neler olacağı da protokollerin ilgi alanına girmeli.
Savunma yapısı değişmeli
6. “Yumuşak gücün” önemi artmakla birlikte “sert güce” olan ihtiyaç farklılaşıyor: Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve marka gibi gelişmeler yanında “milli savunma” konusuna ileri uygulamalara ihtiyaçların yakından izlenmesi gerekiyor. Kara, hava, deniz savaşlarına siber-uzay alanı ekleniyor. Ulusal güvenlik stratejilerinin bileşen ve bağlamları değişiyor. Protokollerin, ülkenin geleceğini belirleyecek savunma alanındaki yönetişim ilkelerini sıralayacak bir belge de oluşturulmalı.
7. Üretim alanında “ölçek etkisi”nin önemi artıyor; “işbirliği bilinci” gerektiriyor. Örneğin tarımsal üretimde mülkiyeti birleştirerek rekabet edebilir ölçeği yaratmanın güçlüğü dikkate alınarak, “hizmette birleştirmeyi özendirecek destek sistemi” gerektiriyor. Çok küçük ölçekli işletme yapımız, “rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknoloji ve rekabet edebilir yönetişime” kavuşturabilmek için uzlaşılmış protokoller siyasi tartışma alanımıza girmeli.
8. John Lee'nin altını çizdiği, otomasyon alanındaki ilerlemeler, imalatı işgücü maliyetinden bağımsızlaştırma potansiyelinden ötürü, “tesislerin kullanıcıya yakın yere taşınması” sürecini hızlandırıyor. Bu süreç iki önemli etkenden besleniyor: “Taşıma maliyetleri azalıyor” ve “zaman kazancı” yaratıyor. Bir sanayileşme stratejisi oluşturulacaksa, stratejinin merkezi düşüncesinde endüstri 4.0'in olası etkileri, üretimin yeniden konumlanması sorunları da protokollerde mutlaka yer almalı.
9. Rekabet koşullarını ulusal sınırlardaki güçler değil; yüksek küresel standartlar belirliyor. Bu açıdan “dışa açılma” ile “dünyaya açılma” kavramları çerçevesinde alınacak önlemleri de netleştiren analizlerin yer aldığı protokoller imzalanmalı.
Bir sonraki yazıda, “rekabet gücü yaratmayı belirleyen diğer eğilimlerle” ilgili hangi konuların koalisyon protokollerine girmesi gerektiği üzerinde duracağız.