Protokol hafife alınacak konu değil
Cumhurbaşkanımızın beşeri ilişkileri bütünleştiren bir yaklaşımı var. Bu yaklaşımda görevle ilgili olan ve olmayan tüm konular iç içe geçiyor. Her ne kadar iyi niyetten kaynaklanıyor olabilirse de, bu iç içelik sürecine konu olan kamu görevlileri önemli zorluklarla karşılaşıyor. Cumhurbaşkanımız ise hiç bir sorun olmadığını, eleştirenlerin buna alışması gerektiğini ileri sürüyor. İsterseniz, kim haklı kim haksız tartışmasına girmeden durumu irdelemeye çalışalım.
Geçenlerde Cumhurbaşkanımız kızını evlendirdi, düğüne Genel Kurmay Başkanımızın gitmesi eleştirildi. Cumhurbaşkanımızı çocuklarını evlendirirken, demokrasi ile yönetilen ülkelerde pek uygulanmayan büyük çaplı törenleri tercih ediyor. Bu işler ailenin özeli olarak görüldüğünden, özellikle Batımızdaki ülkelerde siyasi görevlerde olanlar kamuoyunun dikkatini çekecek törenlerden uzak duruyor; prensler, krallar filan evlenirken şaşaalı törenler yapılabiliyor. Tabii, bu bir tercihtir: isteyen büyük tören yapar, beğenmeyen de eleştirir. Ancak, görevi itibarile Cumhurbaşkanımızla sık görüşen Genel Kurmay Başkanına bir davet yapılmışsa, buna icabet etmesi yadırganmamalıdır. Kaldı ki, binlerce kişinin geldiği bir törene davet edilmenin, istisnai bir yakınlığın ve samimiyetin de ifadesi olarak değerlendirilmemesi uygun olur. Davetin kendisinin eleştirilmesi ile davete katılmak farklı konulardır. Bu olaydaki kavram karışıklığına, eleştiriler karşısında yaptığı açıklamalarla Genel Kurmay öncülük etti; katılmanın devlet protokolu çerçevesinde olduğunu ileri sürdü. Cumhurbaşkanının çocuğunu evlendirmesi bir devlet faaliyeti değildir, dolayısıyla bu olayda devlet protokolünden söz etmek yanlıştır. “Devlet görevleri çerçevesinde tanışmaları nedeniyle katılmışlardır” mealinde bir açıklama yapılabilirdi.
Cumhurbaşkanımızın yüksek yargı başkanlarını seyahatlere götürmesi, onları konuşmalarını dinleme durumuna sokması ise farklı bir duruma işaret ediyor. Burada yargı başkanları, maksadı siyasi olan gezilerde yer alarak yürütme heyetinin bir parçası durumunda kalıyorlar; öyle olmasalar bile, ortaya tarafmışlar gibi bir görünüm çıkıyor. Benim açıklamama gerek yok, yargı yürütmeyi de denetlemekle mükellef, dolayısıyla siyasi birliktelik görünümü olmaması gerek. Yargı hakkında tereddütleri ortaya çıkmasını engellemek sadece yargının değil, devlet başkanının da görevidir. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız yüksek yargı mensuplarını gezilere davet etmekten vazgeçerse, kuvvetler ayrılığının gözetildiği algısının korunmasına yardım edecektir. Tabii yargıçlarımız da, gezilere gitmek mecbur iyetinde değillerdir. Demeçlerle kendilerini savunmak yerine, sessizliği tercih etmeleri de işin doğrusudur. Yargının siyasete ve yürütmeye yakın olduğu izlenimi verilmemelidir.
Görüyorsunuz, protokol hafife alınacak konu değil.