Projenin son aşamasına neden katılmadım?
Cumartesi günü yazılarımda "yönetim ve performans" ilişkilerini, kendi gözlemlerime dayanan ve birebir yaşadığım olaylarla anlatmak istiyorum.
Önce "uzman sorumluluğu" üzerinde düşüncelerimizi sizlerle paylaşacağım.
Yaptığımız iş sadece "kendimizi" ilgilendiriyorsa; davranışlarımızdaki "yanlışlar" ve "doğrular" başkalarını çok fazla ilgilendirmez. İşimiz bir "ortak kaynağın" yönetilmesiyle ilgili ise, o noktada "sosyal sorumluluk" sınırlarına girmiş oluruz; attığımız her adımı, bizimle karşılıklı-bağımlılık ilişkileri olan herkesin "sorgulama hakkı" doğar.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, "hayatı coğrafyanın potansiyellerini" araştırmak için bakışımızı Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'a odakladık.
Azerbaycan'daki çalışmaları daha önce paylaştım. Kişisel tarihimize bir not düşebilmemiz için Gürcistan'da yaptığım çalışmalarda "uzman sorumluluğu" ilkesini nasıl yaşama taşıdığımı bu yazıda belgelerin silinmeyen hafızasına emanet etmek istiyorum.
Azerbaycan araştırmalarını önce Yıldırım Teoman ile birlikte yürüttük. Bir sonraki adımda ise değişik uzmanları ve üst düzey yöneticileri de çalışmaya katarak bir kolektif çalışma ortaya koyduk.
Gürcistan araştırmasının Yıldırım Teoman katılamayınca "ön-araştırmayı" tek başıma yaptım. Gürcistan'dan davet aldığım için orada yaptığım on günlük araştırma için kurumdan da herhangi bir harcırah da almadım.
Sınırlarınızı bilin
Gürcistan'da cam ambalaj üretimi potansiyellerine ilişkin hazırladığım raporun kopyalarından birini Şişecam'a, diğerlerini de Gürcistan Hükümeti'ne, IFC'den tanıdıklarıma, Dünya Bankası'ndan bildiğim bir uzmana gönderdim.
Çalışmayı 1990'lı yılların başında yaptığım halde, Şişecam projeyle başlangıçta ilgilenmedi. Daha sonra Ali İhsan Akıskalıoğlu ve Ergun Atabay bir arkadaşlarının Gürcistan'da Ksani'deki cam ambalaj tesislerinin başına geçtiğini söyleyince, birlikte Gürcistan'a gittik, Nodar Kurtanidze ile görüştük.
Dönüşümde durumu Şişecam yetkililerine bir not halinde bildirdim. Uran Özsoy Cam Ambalaj Grubu Başkanı idi; Yıldırım Teoman'da gelişmeleri yakından biliyordu; konuyla ilgilendi.
Bir süre sonra özelleştirme kapsamındaki Ksani'deki Mina Cam Ambalaj Tesisi'nin satın alınmasına ilişkin eğilim güçlendi. O noktadan sonra, "…satın alma süreci başlamıştır; ciddi bir kaynak sorunudur. Bu konuda ön-araştırmayı tek başıma yapmam ve Gürcü kökenim nedeniyle ileride duygusal davrandığımı ileri sürenler olabilir.Bu aşamadan sonra konunun kesinlikle içinde olmayacağım" diye bütün yetkililere tavrımı açıkça belirttim.
Konu Şişecam'ın gündemine geldi. Türkiye İş Bankası yetkililerinden bir gruba Şişecam'dan da katılanlar oldu; daha önce yapılan "saptamaların" doğruluk derecesini araştırmak için "inceleme gezisi" düzenlendi.
Yapılan incelemelerden sonra, Ksani'deki Mina Cam Ambalj Tesisi'nin satın alınma görüşmeleri başladı.
Görüşmeleri Banu Börekçi yürütüyordu.
Gürcistan'da Ekonomi Bakanı Yardımcısı Prof. Dr. Emir Cuğeli telefon etti: "…Rüştü Bey, bu ülkede cam ambalaj konusu sizin incelemenizle gündeme geldi. Şimdi hiçbir görüşmede yer almıyorsunuz. Banu Börekçi'ye, sizin bu projeyi destekleyip desteklemediğinizi sordum. Telefonunuzu ondan aldım. Siz ne diyorsunuz?" dedi.
Tutanaklı çalışma
alışkanlığını geliştirin
Kendisine, "…Projeyi destekliyorum. Ama profesyonellik ahlakı nedeniyle bu aşamada içinde yer almıyorum. Yatırım konularında duygusallık tehlikelidir. Benim orada sizler gibi dostlarım var. Proje üzerine gölge düşmesin istiyorum" yanıtını verdim. Gürcistan'da Ksani Cam Ambalaj Tesisi Şişecam'ın yurtdışında yaptığı ilk "doğrudan yatırım" oldu. Sorunlar yaşandı; iyi gelişmelere tanık olundu, tesisi büyütme kararı alındı; sonra da Rusya Federasyonu'nun ambargosu nedeniyle işlerde ciddi aksamalar oldu.
Olayın içinde yer alanların bir bölümü hâlâ Şişecam'da çalışıyor; bir bölümü emekli oldu. Tanıkları sağ iken bu konuyu kaleme aldım ki, anlatımımda bir eksiklik varsa, düzeltebilsinler.
"İnsanın olduğu yerde hiçbir şeye şaşma!" diyen Afrika atasözünü hiç unutmamalıyız. Eğer "ilkeler kalelerimizdir" demez; ilkeli davranmazsak, kasaba kültürünün ürettiği şark kurnazlarına fırsat veririz.
"Uzman namusunu" korumak isteyenlere tavsiyem şu: İlkelerle "kendinizi sınırlamasını" bilin.
Ciddi işlerde mutlaka "tutanak özetleri" yaptırmayı ve günlük not almayı,onları çalışma arkadaşlarınızla paylaşmayı ihmal etmeyin.
"Hatalarla yüzleşmeden" korkmayın. O zaman "düello kültürü" yaratabilir; meydan okuma cesaretini yakalayabilir ve şark kurnazlarına; "…altına imza attığım projeleri en şeffaf ortamlarda tartışmaya hazırım " meydan okumasını yapabilirsiniz.