Projelere eleştirel bakmak hep yanlış mıdır?
Her önemli projenin hazırlık aşamasında bütün yönleriyle tartışılması ve eleştirel alandaki soruların elin tersiyle itilmeyip değerlendirilmesi gerekir. Benim bu sonuca ulaşmama Birinci Boğaz Köprüsü yapımı öncesi 68 gençliğinin yaptığı eleştirilerin bir bölümünün zaman içersinde haklılığının ortaya çıkması oldu.
Ben, ilk Boğaz köprüsü yapımı öncesi konuya eleştirel bakan ve Hakkari’de ZAP suyu üzerine alternatif “Gençlik köprüsünü” 1969 yılında inşa eden gençlik grubundandım. Doğrudan inşaate katılmadım ama, rahmetli Abdi İpekçi’nin yayınla destek vermesi için onu rahmetli Demirtaş Ceyhun ile birlikte ziyaret edip anlatarak desteğini sağladık.
Daha sonra da bugünkü üçüncü köprü tartışmaları sırasında da hep “Köprüye karşı çıkan geri kafalılar” eleştirisine maruz kaydık.
Oysa, zaman bizim eleştirimizin bir bölümünün, bazı haklılıklarını çok net ortaya çıkardı…
Bunlardan biri yapılacak Boğaz Köprüsünün kısa sürede yeterli olmayacağı için, yenilerini zorunlu kılacağıydı. Buradaki öngörü bir anlamda gerçekleşti. 1973’te birinci köprü hizmete girdi. 1980’li yıllarda yetersizliği konuşulmaya başladı. 1984’te ikinci köprünün yapımına başlandı ve ilkinden 15 yıl sonra 1988’de İkinci köprü devreye girdi. On yıl kadar sonra üçüncüsü konuşulmaya başladı. 2013’te yap-iştet- devret ihalesiyle 4.5 milyar maliyetle yapımına start verildi. 2015 yılında tamamlanması bekleniyor.
İkinci eleştirimiz hem denizin üstünün “Bedava otoyol” dediğimiz alanın kumlanılmasıydı. Hem de deniz altının kullanılması için tüp geçit düşünülmesi gerekliliğiydi. Bize destek veren şehircilik uzmanı hocalarımız köprülerden geçişin sadece otomobil ağırlıklı bireysel taşıt araçlarıyla sınırlı olmaması için raylı sistemle toplu taşıma geçişlerinin yapılmasının zorunluluğunu da ortaya koymuşlardı. Onların bu öngörüleri hem Marmaray projesiyle deniz altı geçişinde gündeme geldi. Hem de Üçüncü Köprü projesine de raylı geçişle gündemde yer aldı.
Bizler 1960’larnın sonu 1970’lerin başında “Gençlik cahilliğiyle”de olsa ilk köprü yapımına eleştirilerimizi yöneltmiştik. Karşı çıkışımızdaki eleştirilerimizin bazı yönleriyle gerçeklik taşıdığı, zaman içersinde ortaya çıkmış oldu…
Bugün Üçüncü Köprü yapımı ilk ikisine göre daha gerçekçi bir kurgu ile eleştirilere kulak verir şekilde gündemde. Demiryolu ile toplu taşımayı ve şehirlerarası kamyon trafiğini kent merkezi dışına taşımayı amaçlıyor. Ama isim seçiminden çevre sorunlarına, kentin yerleşim yapısında sorunlara yol açabileceğine ilgili sorunlar konusunda meslek kuruluşlarının eleştirileri de gündemde.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın imar değişikliği konusundaki açıklamaları, bu eleştirilerin bir bölümünün değerlendirilerek iyileştirme yapıldığını gösteriyor. Yıldırım, doğaya zarar vermemek için güzergahta bazı tashihler yaptıklarını ve bir yönde 15 kilometrede 37 viyadük, diğer yönde 30 kilometrede 74 viyadük planlayarak su havzaları, ormanlara zarar verilmemesi ve göçmen kuşları rahatsız etmeyecek düzenlemelere gittiklerini açıklıyor.
Şimdi benim beklentim projenin uygulanması sırasında kamu denetiminin sürdürülmesi ve verilen sözlerin uygulanması olacaktır. Yollar ve köprü ayaklarının oturduğu alanlarda 480 hektar ağaçlıklı alan azalırken, 1400 hektarlık alana altı bölgede 5 katı ağaç dikilerek kentin yeşilinin artması sözü mutlaka hayata geçirilmelidir.
Gönül ister ki Gezi Parkı olayları sırasında demokratik bir yöntem olarak plebisitten söz eden Hükümet sözcüleri, köprünün ismi konusundaki eleştirileri de dikkate alarak, bu konuda da bir plebisit uygulamasını düşünmelidirler.