Program beklentileri ne kadar karşılandı?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Geçen haftaki yazımda şöyle bir ifade kullanmıştım: “Seçim takviminin geride kalmasına ve bu durumun da olumlu algılanacak pek çok yönü olmasına rağmen, henüz piyasalarda bu olumlu havayı yeterince hissedemiyoruz. Belli ki piyasaların Hükümetin icraatı konusunda önemli beklentileri söz konusu.” Bu beklentilerin gölgesinde Bakan Albayrak dün yeni bir reform programı açıkladı. İçeriğine odaklanmadan önce şu eleştiriyi yapmam gerekiyor: Piyasalar somut, hemen uygulanabilir ve sonuçları da bir an önce elde edilebilir tedbirler görmek istiyor. Dün açıklanan program ise, her ne kadar pek çok önemli başlık içeriyor ise de, gene de oldukça soyut kaldı. Nitekim, piyasa açıklanan programa olumlu bir tepki vermedi, daha çok tepkisiz kaldı da diyebiliriz. (Tabii bu tepkisizlikte diğer önemli 2 konunun (S400 krizi ve İstanbul seçimleri) sürümcemede kalmaya devam etmesinin de payı var.) Programın olumlu tarafı ise kısa vadede ekonomik aktiviteyi canlandırıcı popülist tedbirlere yer verilmemiş olmasıydı.
Programın önemli başlıklarına odaklanırsak: Anladığım kadarıyla milli tasarrufları artırmak amacıyla BES’e katkının tamemen zorunlu hale getirilmesi planlanıyor. Bu uygulama işsizliğin artmakta olduğu bugünkü ortamda hanehalkının harcanabilir gelirlerini daha da düşüreceği için ekonomik aktivitedeki canlanmayı geciktirse de orta vadede olumlu sonuçları olacaktır.
Devlet bankalarına 28 milyar TL’lik özel tertip DİBS sermaye olarak konulacak. Özel bankalar için ise senelerden beri olduğu gibi kârlarını sermayeye ilave etmeye devam etmeleri dışında başka özel bir tedbir düşünülmüyor. Buradan da, son 1.5 yıldır olumsuz piyasa koşullarına rağmen sübvansiyonlu krediler dağıtmaya devam eden devlet bankalarının bilanço kalitesinin özel bankalara göre daha fazla kötüleşmiş olduğu sonucu çıkıyor.

İnşaat ve enerji sektörü kredilerine özel bir vurgu yapan Bakan Albayrak bu kredilerin bir kısmının ulusal ve uluslararası enerji ve gayrimenkul yatırım fonlarına aktarılacağını ifade etti. Banka kredi portföylerinde sorun arz eden en önemli 2 sektörün bunlar olduğuna kuşku yok ve bu konuda ek çabaların ortaya konmuş olması olumlu. Enflasyonla savaş noktasında ise gene ağırlık tarımdaydı. Ancak, maalesef ki, bu konuda bahsedilen tedbirler yenilikçi ve reformist olmaktan çok, “bunca senedir neden yapılmadılar” sorusunu sormamıza sebep olan ve esasında çoktan uygulamaya konulmuş olması gereken tedbirlerdi. (Son 3-4 yıldır da tarım ve gıda fiyatlarına yönelik pek çok tedbir açıklanmış olmasına rağmen fiyatlarda değil düşüş, artış görülüyor olması bu konuda iyimser olmamızı engelliyor doğrusu. Kısaca gıda fiyatlarında somut sonuçlar görülmeden piyasaların bu tip “yeni” tedbirlere karnı tok.

Programın belki de en önemli ayağı olması gereken bütçe disiplini konusunda da somut bir tedbir duyamadık doğrusu. Vergi gelirlerini artırmak amacıyla kayıt-dışılığı önleyici tedbirlerden, dolaysız vergilerin artırılmasından ve daha progresif bir vergilendirmeden söz edildi. Ancak bunların nasıl, hangi oranlarda, hangi takvimde gerçekleştirileceği soruları cevapsız kaldı.
Son olarak da Bakan Albayrak lojistik, ihracat ve turizm master planlarından bahsetti. Ancak bunlar meyveleri uzun vadede elde edilecek konular olduğu için piyasalar tarafından bugünkü konjonktürde çok da dikkate alınmayacaktır. Bir de belki de en önemli nokta olan “yatırım ortamının iyileştirilmesi” konusu vardı. Ancak bu konuda da somut bir tedbir duyamadık.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019