Profesörün futbolcudan daha fazla kazandığı tek ülke: İsviçre
İsviçre dendiğinde aklımıza ilk gelen, küreselleşmenin dışında kalmış zengin mülk sahipleri, gizlilik ilkesini esas alan bankalar, saat ve çikolata olur.
Ne büyük bir hata!
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye'de her sene geleneksel olarak düzenlenmesi planlanan İsviçre Festivali'nin ön tanıtımı için İsviçre Başkonsolosu Monika Schmutz Kırgöz ile Quasar İstanbul'da bir araya gelmiştik.
Monika Schmutz Kırgöz, İsviçre'nin sadece çikolata ve kardan ibaret olmadığını; dünyanın en inovatif ve en rekabetçi ülkesi olduğunu söylemiş ve İsviçre'nin bunu anlatmak için, etkili bir halka ilişkilere ihtiyacı olduğunu vurgulamıştı.
İsviçre, Dünya Ekonomik Forum'unun en rekabetçi ülkeler sıralamasında son beş yıldır ilk sırada yer alıyor.
İsviçre'de her bir milyon kişiden 6.8'i Nobel Ödülü alıyor. Bu bir dünya rekoru.
Fortune 500'e göre, İsviçre aynı zamanda, nüfusuna oranla en fazla lider markaya sahip olan ülke.
Milyon nüfus başına iki lider marka düşüyor. Bu oran ABD, Japonya veya Almanya'dan dört kat daha fazla. Sağlık sektöründe Novartis ve Roche, gıda sektöründe Nestle ve Lindt, saat sektöründe Swatch bu markalardan bazıları.
İsviçre ekonomisinin 2014 büyüme beklentisi yüzde 2. Yani komşularından bir hayli yüksek.
2012 yılı dış ticaret fazlası, 19.8 milyar euro. İşsizlik oranı ise sadece 3.1.
Üniversite profesörü 18 bin euro maaş alıyor
İsviçre'de maaş oranları da diğer ülkelerden oldukça farklı: Örneğin süpermarkette çalışan bir kasiyerin aylık ortalama maaşı 3 bin 200 euro. Kalifiye işçi ayda 4 bin 300 euro kazanıyor. Mühendis-araştırmacının maaşı 5 bin 600 euro. Üniversite profesörü ise ayda tam 18 bin euro kazanıyor. Profesörlerin yıllık ortalama geliri 250 bin euroya ulaşırken, birinci lig takımlarında oynayan futbolcuların yıllık ortalama geliri 80 bin euro.
İsviçre'de satın alma gücü 2012 yılında yüzde 1.5 oranında artmış.
Peki tüm bu rakamlar arkasındaki sır ne? İsviçre neden dünyanın en rekabetçi ülkesi? Ve diğer ülkeler İsviçre'den ne ders alabilir?
Fransız Capital dergisi son sayısında İsviçre'ye yönelik bir dosyaya yer vermiş. İsviçre'nin fark yaratmasını sağlayan bir çok unsur var:
İş ortamını geliştiren siyasi yapı
İsviçre'nin en önemli özelliği konfederal hükümet sistemi ile doğrudan demokrasiye evsahipliği yapması. Ülkede; federasyon, kantonlar ve belediyeler olmak üzere üç devlet kademesi mevcut. Devleti oluşturan kantonların her birinin ayrı anayasası, kanunları, hükümeti ve parlamentosu bulunuyor. Özerk olan bu üç seviye, şirketlere şeffaf ve istikrarlı bir iş ortamı sağlıyor. İsviçre'de gelir vergisi oranları kantonlara göre değişiyor ve hiçbir yerde gelirin yüzde 30'unun üzerine çıkmıyor.
Yolsuzlukla aktif mücadele
İsviçre, 2000 yılında devlet memuru statüsüne son verdi. Tüm görevliler, özel hukuk sözleşmesi kapsamında işe alınıyor. Bu sistem, çalışanlar arasında rekabet yarattığı gibi, aynı zamanda motive edici bir özelliğe de sahip. Sistem, hem zaman kaybını önlüyor, hem de bürokrasiyi ortadan kaldırıyor. Ve tabi ki yolsuzluğu. Uluslararası Şeffaflık Örgütü rakamlarına göre, İsviçre, yolsuzlukla mücadelede OECD içindeki en aktif dört ülkeden birisi. Bürokrasi engeli yaşamayan ve oldukça şeffaf bir yapıya sahip olan şirketler, hızlı bir şekilde gelişiyorlar.
İşe odaklı eğitim sistemi
İsviçre'de eğitim sistemi mümkün olduğunca fazla kişiye iş fırsatı yaratmaya odaklı. Bu sistem, kendini kanıtlamış durumda. Nitekim, ülkedeki 25 yaş altı işsizlik oranı yüzde 3.6. Genç işgücü hem eğitimli hem de iyi maaş alıyor. Bilim dünyası ve sanayi arasındaki köprüler çok sağlam. Sanayi kurumları ve üniversiteler arasında işbirlikleri çok fazla. Hedef, yaratıcılığın ve yenilikçiliğin ticarete dönüşmesi.
Sosyal güvenlik masrafları düşük
Ülkedeki sendikalaşma oranı yüzde 21.3. Bunun nedeni, işveren ve çalışanlar arasındaki konuları müzakerelerle çözüme kavuşturup, rekabetçiliğin korunmasını sağlamak. Ülkede, sağlık sigortası işveren tarafından ödenmiyor. Bu konu tamamen çalışanları ilgilendiriyor. Ülkedeki yaklaşık 10 sigorta şirketinden birini tercih edebilen çalışanlar, aylık 200 ila 400 euro arasında prim ödüyorlar.
Bu arada Capital'e göre, İsviçre'deki sosyal huzurun temellerinden birisi, İşviçrelilerin işlerini kaybetme korkuları. İşveren, üç ay öncesinden haber verme şartıyla, iş sözleşmesini feshedebiliyor. Bu arada, işsiz kalan bir İsviçreli iki sene boyunca son aldığı maaşın yüzde 80'ini almaya devam ediyor.
Büyük inovasyon kapasitesi
2012 yılında İsviçre genelinde 54 bin yeni istihdam yaratılmış. Bunun başlıca nedeni, ülkedeki inovasyon kapasitesi. İsviçre, GSYIH'sının yüzde 3'ünü Ar-Ge'ye ayırıyor. OECD rakamlarına göre, İsviçre 2010 yılında, Japonya'nın ardından en fazla patent alan ikinci ülke. Ar-Ge çalışmalarının üçte ikisi şirketler tarafından finanse ediliyor. Ülkedeki araştırma kurumları özel sektöre açık.
Son bir not: Dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alan Google, İsviçre'nin inovasyon kapasitesini görenler arasında. Şirket, ABD dışındaki en büyük geliştirme merkezini 2008 yılında Zürih'te açtı. Bin 100 kişinin çalıştığı merkezde, önemli projeler geliştiriliyor. Hatta Google Maps ve Gmail'e yönelik bazı yeni uygulamaların "Swiss made" olacağını söyleyenler bile var...