Prof. Roubini'yi dinlerken aklıma takılanlar

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt [email protected] "İş yatırım"ın gelenek haline getirdiği "Geniş açı" toplantısına bu yıl Prof. Nouriel Roubini katıldı. Roubini, görüşlerini sürekli anlatan ve yazan bir üst düzey entelektüel. Bilinen biri, o nedenle analizleri geniş ölçüde haber, yorum ve köşe yazılarına yansıyor. Prof. Roubini'yi iki ayrı toplantıda izledim; algılayabildiklerim arasında önemli bulduğum birkaç başlığı sizlerle paylaşmak istiyorum: ABD'de başlayan giderek dünyayı etkileyen resesyonu açıklarken, "...sistemin yarattığı boşluklar bir araya geldi ve bugün ki sonucu yarattı" saptamasını yaptı. Hemen ardından da, "...gözetim ve denetim politikalarına önem vermek gerekiyor" diye çözümün nerede olduğunu açıkladı. Gözetim ve denetimin kolay olmadığını, "...asimetrik bir yapı oluştu; sistematik tepki verilemiyor" saptamasıyla anlattı. Ardından, "...çok ciddi izleme politikaları oluşturulmadıkça" ekonomide böylesi sarsıntıların yaşanmasının kaçınılmaz olduğuna değindi. Sistemi yönetme gücünü elinde tutanların "...kriz yönetimi konusunda iyi bir sınav vermediğini" bir aşama sonra "...hükümet müdahalelerinin gündeme geleceğini" söyledi. Prof. Roubini, gelişmekte olan ülkelerin, "...kendi ekonomik ve yapısal özelliklerine göre farklı tepkiler vererek, bu olumsuz koşulları kendi yararlarına kullanma fırsatları yaratabileceğine" de analizlerinde yer verdi. Sistemi kavrama eksikliği Prof. Roubini'nin analizini yaptığı sistem nasıl bir şeydir? Sistemin temel yapısını ve işleyişi kavranmadan, "sorun çözme" konusunda tutarlı uygulamalar mümkün müdür? Manuel Castells'in on yıl önce yayınladığı ünlü Enformasyon Çağı adlı eserinden başlıklar halinde özet yaparak, bugün sorunlarla yüzleşen sistemin özelliklerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Yeni ekonomi tarihteki herhangi bir başka ekonomiden daha kapitalisttir. Yeni ekonomide kârın sahiplenmesinin nasıl gerçekleştiğini kavrayabilmek için,üç düzeyi kavramak gerekiyor: Birincisi, mülkiyet hakkı sahipleriyle ilgili düzeydir. Bunlar şirket hissedarları, mülkiyet sahibi aileler ve bireysel girişimcilerdir. İkincisi, yönetici sınıfla ilgili düzeydir. Üçüncüsü de, finans piyasaları düzeyidir. Sistemin kendine özgü özellikleri bu üçüncü düzeyde saklıdır. Sistemde bütün kaynaklardan akan kâr, son çözümlemede finans piyasalarında daha fazla kâr arayışı ile birleşir. Borsa, bono, döviz, vadeli tahvil, türev piyasaları vb. tüm finans piyasalarında birkaç spekülasyon bir yana bırakılırsa, kâr marjı, doğrudan yatırımlara göre daha büyüktür.Bu sonucu yaratan, finans piyasalarının doğası değil, enformasyon teknolojisi çerçevesinde işleyişidir. Günümüzde elektronik iletişim olanakları uzam ve zamanı ortadan kaldırıyor; finansal sermaye yatırım fırsatları için bütün gezegeni tarayabiliyor; her kökende sermaye ile birlikte hareketliliğini artırıyor. Finansal modelleme ve tahmin yürütmenin sınarları genişliyor. Kumarhanenin kötülüğü Kuralına göre oynanırsa, bu finansal kumarhanenin hiçbir kötülüğü yok. Tedbir elden bırakılmadığında, piyasa bazılarına kaybettiriyor; bazılarına kazandırıyor; ama 'dinamik dengesini' koruyor. Madalyonun öteki yüzüne baktığımızda; tedbirsiz ve kararsız davranıldığında neler oluyor? Küresel finans piyasaları ve onların yönetim ağlarının '...gerçek kolektif kapitalisttir; bütün birikimlerin anasıdır' gerçeği unutuluyor. Kamu ve özel ekonomik aktörlerin küresel finans piyasalarını, kendi paralarının emanetçisi ve olası yüksek kâr kaynağı olarak kullandıkları gözden ırak tutuluyor. Bu özel biçimi nedeniyle, küresel finans ağlarının enformasyonel kapitalizmin 'sinir merkezi' olduğu hatırlarda tutulmuyor. Daha da önemlisi, çok kültürlü kaynaklardan doğan, değişik psikoloji ve küresel çaptaki sermaye akışlarından beslenen karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin giderek sıklaştığı, yoğunlaştığı ve derinleştiği; karmaşıklığın arttığı göz önüne alınmadığında, ekonomi beklenmedik türbülansların bileşimi ile yön değiştiriyor; manipüle ediliyor ve dönüştürülebiliyor. Bütün sorun gelip, sistemi yönetenlerin yeteneğine dayanıyor. "İşleyen kurumları" olan, dışardan yönlendirmelere karşı kendi olanak ve kısıtlarını iyi dengeleyen "alternatif tepki stratejileri" geliştirebilen toplumlar; olumsuz gelişmelerde daha düşük faturalar ödüyor. İşleyen kurumlar yaratamamış olanlar da, sel önündeki kütük gibi, nereye sürüklenirse oraya gitmek zorunda kalıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar