Prof. Kurtoğlu: Sorulması gereken hangi üretim için eğitim?

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Profesör Çelik Kurtoğlu eğitim üretim ilişkisini değerlendirirken, hayati bir soruyu gündeme getiriyor: Hangi üretim için eğitim?

Sonra hayati olduğuna inandığı soruları dile getiriyor:

“İhracat yapılım da ne olursa olsun, üretelim de ne olursa olsun, kimin için ve nasıl olursa olsun! Ortadoğu’ya, Asya ülkelerine yapılan ihracat ülkeye döviz kazandırır ve bunun önemli bölümü kayıtdışında kalır. Hemen hiçbir kuruşu Ar Ge’ye gitmez, endüstrinin kalitesini iyileştirmez. İleri endüstri ülkelerine yapılan ihracat ülkenin gücüyle doğrudan ilişkilidir.

On yıllardır, ben fasoncuyum, tedarikçiyim diyen üretici, kalitesini iyileştirirse, kendisine güvenirse pazarlık kazanabiliceğini fark etmekte.
Eğitim birçok konuda olduğu gibi bu sorularla ilgili olarak da hayati önemde.”

Kurtoğlu, ardından ihracat yapısıyla ilgili değerlendirmeleri ortaya koyuyor:

“İleri endüstri ülkelerinin ihracatına bakıldığında bunların aslında sermaye yoğun olması, daha fazla makine, donanım kullanarak üretilmesi beklenir. Çünkü bu ülkeler zengindir, sabit yatırımları çoktur. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerin ihracatının emek yoğun olması beklenir, çünkü bu ülkeler de çok olan işgücü, kıt olan sermayedir. Yani Almanya’nın, Fransa’nın sermaye yoğun ürünleri ihraç etmesi, emek yoğun ürünleri ithal etmesi beklenir.

Gerçekten ileri endüstri ülkelerinin rekabet gücünün arkasında bu ülkelerin iyi eğitilmiş, yüksek tasarım gücüne sahip, yüksek verimlilikte imalat yapabilen işgücü vardır. Bir başka deyişle bu ülkelerin ihracatı ‘Sermaye yoğun’ işgücüyle üretilmektedir. Almanya’nın ihracatı içersinde yüksek eğitimli iş gücünün katkısı 1995’te 52 milyar dolar iken, 2009’da 116 milyar dolara yükselmiştir. Fransa için aynı dönemde bu rakamlar 19 ve 48 milyar dolardır, Kore için ise 8 ve 41 milyar dolardır.

Buna karşılık Çin’in ticaretinin yüksek orta ve düşük eğitimli işgücü itibariyle ayrıştırılması sonunda yüksek eğitimli işgücü içeren ticaretin açığı 1995’te 15 milyar dolar iken 2009’da 115 milyar dolardır. Türkiye’nin yüksek eğitimli işgücü 1995’te 8.3 milyar dolar açık verirken, 2007’de açık 23.5 milyar dolara çıkmıştır. Bizim eğitim sistemimizde her ilde üniversite açma potitikası bu açıdan değerlendirilmelidir. Teknik okul, meslek okulu ihtiyacının öncelikli olarak gündeme alınması önemlidir.”

Prof. Kurtoğlu işin üretimle bitmediğini belirterek değerlendirmesine şunu ekliyor:

“İş, üretimle bitmemektedir. Üretim süreci ve üretilen malların tasarımından satış ve pazarlamasına kadar geçirilen tüm aşamalarda eğitimli işgücü, tasarım, satış pazarlama yöntemleri hayati rol oynamaktadır. Hızlı giyim endüstrisinde dünyada bir numara olan İnditaks (ZARA) grubunun rekabet gücü tasarımdan, satış ve pazarlamaya kadar her aşamada lojistik hizmetlerinin en sofistike yöntemlerle yönetilmesinden kaynaklanmaktadır. Eğitim konusuna çok yönlü bakmak gerekir. Rekabet gücüne katkı konusu bunlar arasında en önemli olanıdır. Rekabetçi olmayan işgücünün herhangi bir koşulda istihdam bulması mümkün değildir.”

Prof. Kurtoğlu’nun “Hangi üretim için eğitim?” sorusunu sorarak başladığı değerlendirmeleri böyle...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar