Prof. Çarin'e yöneltilen suçlamalar haksızdır

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR [email protected]

SAĞLIK / Dr. Yavuz Dizdar Sabah Gazetesi 31 Mart Pazartesi günü manşetine "İlik bankasında bile yolsuzluk" başlıklı bir haber taşıdı. Söz konusu haberde İstanbul Tıp Fakültesi Kemik İliği Bankası'ndan çıkarılan Doç. Dr. Sarper Diler, bankanın başındaki Prof. Dr. Mahmut Çarin'i testleri geciktirerek hastaları kendi çalıştığı merkeze göndermekle suçluyordu. Testlerin gecikmesi sonucunda pek çok hastanın mağdur durumda kalmış olduğu, hatta bazılarının yaşamını kaybettiği iddia ediliyordu. Sabah bu haberi kamuoyuna duyurmakla üzerine düşeni yaptı, ancak bir eksikle. Haberde suçlanan kişi olan Prof. Mahmut Çarin'in sözlerine ve görüşlerine yer verilmedi, konunun esasını oluşturan unsurlar ise atlandı. Böylelikle aslında haber objektifliğini yitirmekle kalmadı, Prof. Çarin'in savunma hakkı göz ardı edilirken, kurum da töhmet altında bırakılmış oldu. Bizim bu yazıyı kaleme alma gerekçemiz aslında Prof. Çarin'i savunmak değil, kemik iliği bankacılığının içerisinde bulunduğu sorunun topluma nasıl yanlış yansıyabileceğinin altını çizmek. Prof. Çarin'i yaklaşık yirmi beş yıldır tanıyoruz, bu nedenle herhangi bir para hırsı bulunmadığını gözü kapalı söyleyebiliriz. Meslek yaşamının büyük kısmını tam gün çalışarak geçirdiğini biliyoruz. Memorial Hastanesi'nin kurulmasının ardından part-time'a geçerek, doku testlerindeki yetkinliğini buraya taşıdı. Ancak part-time çalışması İstanbul Tıp Fakültesi'ndeki çalışma yoğunluğunda herhangi bir azalmaya neden olmadı. Bunun nedeni organ nakli disiplininin zaman kavramı olmayan, gece gündüz ayrımı bulunmayan bir çalışma biçimini gerektirmesiydi. Başında bulunduğu Kemik İliği Bankası ise sorunların odağını oluşturuyordu. Neden? Babuna kampanyasını hatırlayalım Kemik iliği bankacılığı sanıldığı gibi kemik iliği saklanan bir yer değildir. Bu disiplinin amacı, alınan kan örneklerinin temel özelliklerinin incelenmesi, kayıt altına alınması, ileri tetkiklerin ancak uygun verici bulunduğunda tamamlanmasıdır. Kemik iliği bankasına kayıt olan bir gönüllü için aylar sonra dünyanın bir ucundan uygun alıcı çıkabilir. Bu durumda yeniden daha detaylı testler yapılır ve uygunluk olasılığı değerlendirildikten sonra nakil işlemi gerçekleştirilir. Ne var ki banka için bu testlerin bir maliyeti ve yapılacak işlemin kapasitesi bulunmaktadır. Bu konuda yaşanan en yakın örnek hatırlarsınız Oktar Babuna için açılan kampanyadır. Babuna'nın kederli babasının çağrısına bütün Türkiye bir anda yanıt verince bir anda yüz binlerce kan örneği toplandı. Bu kadar kanın, hem de belli süre içerisinde işlenmesi mümkün olmadığından, kanların yurtdışına gönderilmesi gibi bir çözüm önerildi. Bu kez de Sağlık Bakanı Durmuş devreye girerek, "yabancıların genetik haritamızı" çıkaracakları varsayımında bulundu. Babuna olayında da sorun kanların test edilememesiydi ve Prof. Çarin o zaman da sorunun ortasında yalnız bırakılmıştı. Kemik iliği bankacılığı ülkemizde çile işidir Doku grubunun tayini sanıldığı gibi basit bir işlem değildir, kaba değerlendirmeler yüzlerce dolar tutarken, detaylı değerlendirmenin bedeli binlerce dolar seviyesindedir. Dahası söz konusu testlerin alımı ülkemizde İhale Kanunu'na bağlıdır. İhalenin gecikmesi veya iptal edilmesi durumunda ise, bir sonrakinin açılması genellikle aylar sürer. Buna karşılık hasta yakınları testlerin yapılabilmesi için ücret istendiğinde, bu ücretin gerekçesini anlamazlar ve yapanın cebine girdiğini düşünürler. Olanakların gani olduğu özel merkezler önerildiğinde ise "hastayı dışarıya yönlendirmekle" suçlarlar. İşte Prof. Çarin'e yöneltilen suçlamaların temel çıkış noktası da budur. Nitekim Prof. Çarin, ihalenin bir ay ertelenmesinin testlerin cevaplanmasında en az üç hafta gecikmeye neden olduğunu kendisi de ifade etti. Meselenin bir de kimsenin bilmediği bürokratik açmazları bulunmaktadır. Kemik İliği Bankası'nın işlemesindeki kaynak bağışlardan sağlanmaktadır. İstanbul Tıp Fakültesi Kemik İliği Bankası, İstanbul Tıp Fakültesi içindedir, buna karşılık İstanbul Tıp Fakültesi Vakfı, Vakıflar Kanunu'ndaki değişiklik nedeniyle hastane dışında olmak zorundadır. Nakil işlemi başka birimde gerçekleştirilmektedir, uluslararası zorunlu akreditasyon ise bankaya verilmektedir. Bütün bu bürokratik uyuşmazlıklar, işin yapılabilmesinin önündeki pratik sorunlardır; işini büyük bir cefayla yürüten bir öğretim üyesini bile sistem dışına atmaya, yani part time'a geçirmeye fazlasıyla yeterlidir. İşte bu nedenlerle Sabah'ın manşete taşıdığı haber sadece eksik değil, iyi araştırılmamıştır. Kamuoyunu bilgilendirmek de bizim üzerimize düştü.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar