Price Wars
Star Wars serisi benim hayatımı etkileyen en önemli filmlerden bir tanesidir. Serinin ilk filmini rahmetli babamla, Nişantaşı'nda Devekuşu Kabare'nin de oynadığı daha sonra, kötü bir alışveriş merkezine çevrilen onun da bir türlü bitirilemediği Konak Sineması'nda iki ya da üç kez izlemiştik. Okuma yazma bilmediğim için, sürekli "Baba ne dedi…?" sorularıyla filmin bütün tadını kaçırdığımı hatırlarım. Daha sonra da TRT 1 ilk bölümü yayınlamıştı. Kasede kaydedip (VHS tabii ki) okul dönüşünde defalarca kez izledim. TRT 1 dublajını ezberlemiştim. Serinin ilerleyen bölümlerinde ise zaten okuma yazma işini halletmiştik.
Başlığı Star Wars'a ithafen, Price Wars/ Fiyat Savaşları diye atmamın, otomotiv pazarı ile Jedi'ların dünyasının ne alakası olduğuna gelince…
Önümüzdeki yıl Türk otomotiv pazarını çok ilginç bir sene bekliyor. Normal şartlarda ağırlıklı olarak yerli otomobillerin domine ettiği ucuz/paranın karşılığını veren sedan pazarına, beş yeni oyuncu girecek. Fransızların kardeşleri, Peugeot 301 ve C-Elysee, Almanların kardeşleri Skoda Rapid ve Seat Toledo, yine başka bir Fransız Renault'nun her yeni modelde kalitesini bir kademe yukarı çektiği yeni Dacia Logan.
Tüm bu araçların hedefi pazarın 100 bin düzeyindeki büyüklüğünden maksimum payı almak.
Peki bu rekabet ya da mücadele nasıl yaşanacak? Star Wars'ı izleyenler "Güç"ü bilir. Usta Obi van Kenobi'nin anlatımıyla güç; "Galaksideki tüm canlıları sarar ve haraketlerini kontrol eder"
İşte bu araçların gireceği pazarda da bir güç var.
Tüm bu araçların nasıl ve ne kadar satılacağını etkileyecek, firma patronlarının, bayilerin, üreticilerin sene sonunda rezil mi vezir mi olacaklarına karar verecek bir güç var; O da fiyat… Star Wars dendiğinde akla ilk gelen karakter Dart Vader'ı kendi senaryomuzda filo şirketleri canlandırsın. Zira, galaksinin yani bu araçların oluşturduğu pazarın yaklaşık üçte ikisini kontrol ediyorlar, hem de fiyatın/ gücün karanlık tarafını temsil ediyorlar.
Zira, onların alım gücü ve talep ettikleri fiyatlar firmalara hem çekici geliyor hem de ürkütücü… Nitekim, kazanmak, kâr elde etmek, kârını ve/veya nakit gücünü perakendeye yöneltmek isteyenlerin karşısına, Dart Vader gücün karanlık tarafına geçmeleri halinde adet/satış hacmi, pazar liderliğine kısa yoldan ulaşma imkanı vaat ediyor.
Diğer yanında ise ürün başı karın yüksek olduğu, bayi ve şebekeyi mutlu eden, uzun dönemde ise markanın tüketici nezdinde güven ve değerini artıracak bir strateji yer alıyor. İşin ilginç yanı ise bir kez de karanlık yana geçerseniz o dakika itibariyle o alanda çarpışmanız gerekiyor. Bar kapısından kimlik bırakıp, "Bir arkadaşa bakıp çıkacağım" der gibi, filo şirketinin karşısına oturup "ben de şöyle bir parti mal var" demek çok da mümkün değil.
Peki bu savaşı kim kazanacak? Ya da bu savaşın tüketicilere ne gibi bir etkisi olacak?
Benim öngörüm burada George Lucas'tan ayrılıyor? Bence, gerçek hayatta gücün karanlık tarafını aşabilmek çok mümkün değil. Ancak, gücün karanlık tarafına geçtiğiniz anda markanız açısından çok büyük bir tehlike yaratıyorsunuz. Bu tehlike belki kısa vadede etkisini göstermeyebilir fakat ilerleyen dönemde çözülmesi imkansızlaşan Gordion Düğümü'ne dönüşür ve kendi İskender'inizi yaratmanız gerekir ki gelsin sizi kurtarsın.
Gelin bu öngörümü biraz açayım. Söz konusu otomobillerin üç tanesini de kullandım. Çok açık yüreklilikle söyleyebilirim ki bu otomobiller, tek başlarına markalarından ve markanın ürün gamından bağımsız olarak incelediğinizde fiyat/değer dengesini kurmayı başarmış modeller. Yani bir anlamda ödenen paranın karşılığını alıyorsunuz.
Ama bir showroom'a girip yanında markanın diğer araçlarını gördüğünüzde ne yalan söyleyim aralarında dağlar kadar fark var. Örneğin Peugeot'nun 208'in yüksek teknolojili ekipmanları ve dinamik tasarımının yanına, 301'in plastik ön konsolunu koyduğunuzda, ya da arka koltuktaki oturma konforunu karşılaştırdığınızda aradaki fark insanı şaşırtacak kadar büyük. Bir yanda dinamizm, çağdaşlık, teknoloji, tasarım devrimi gibi olgularla övünürken diğer yanda "Ne kadar ekmek o kadar köfte" stratejisiyle, çağdaşlığı temsil eden Batı Avrupa'da satamayacağınız bir otomobil yaparsanız, belki kısa vadeli sizi mutlu edecek finansal sonuçlara ulaşabilirsiniz. Ama uzun vadede, önemli prestij kaybına uğrarsınız.
Burada yine dürüstçe belirtmeliyim ki bu tehlike bence PSA için geçerli. Zira, Skoda ve Seat'ın ürettiği modeller, markanın genel çizgisiyle oldukça uyumlu ve aynı zamanda markanın algısıyla da çelişmiyor. Aynı zamanda total kalite ve sürüş dinamikleri açısından da daha iyiler ve tabii ki PSA modellerinden daha pahalı satılacaklar.
Ama, PSA Grubu'nda ucuz model stratejisi ileride önemli bir sorun yaratacak gibi…
Sonuçta, Star Wars'ta Jedi'lerin galaksiye istikrarı getirmeleri ve gücün karanlık yanını yenmeleri oldukça güç olmuştu. Bakalım gerçek hayattaki Price Wars'ta aranılan istikrar ve düzen ne zaman geri gelecek.