Premier Lig nasıl ve neden büyüdü?

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ [email protected]

Okurlarımızın bildiği gibi futbol ekonomisi üzerine yapılan araştırmaların çarpıcı sonuçlarına zaman zaman köşemizde yer vermeye çalışıyoruz. Bugün eriştiği büyüklükle mali bakımdan adından sıkça söz ettiren bir endüstri halini alan futbol; genelde takımların transfer harcamaları, başka bir deyişle ödenen bonservis ve oyuncu ücretleri üzerinden değerlendiriliyor. Oysa futbol için harcanan her euronun bir ekonomik devinim yarattığı ve ülke ekonomilerine ciddi katkıda bulunduğu da tablonun çarpıcı gerçeklerinden biri. Örneğin altyapısından yetiştirdiği bir oyuncuyu 10 milyon euro bedelle bir başka takıma gönderen kulübün; elde ettiği kaynakla tesis yatırımlarına yoğunlaştığını, stadını büyüttüğünü, antrenman sahalarını yenilediğini ya da yeni lisanslı ürün mağazaları açtığını düşünün. Bu durumun inşaattan, tekstile pek çok yardımcı sektörü harekete geçirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette konunun bir de kamu kaynaklarına yansıyan bölümü var. “The EY Economic Impact Assessment” tarafından Premier Lig baz alınarak yapılan çalışma, bahsettiğimiz katkıyı anlatması açısından oldukça önemli. Söz konusu çalışmada ulaşılan sonuçlara göre Premier Lig’in İngiltere Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'na (GSYİH) katkısı yıllık 4 milyar 800 milyon euro düzeyinde. Ligin desteklediği istihdam ise yüz bin kişiye yaklaşıyor. 2013-2014 sezonunda kulüplerin ödediği vergiler, İngiliz maliyesine 3 milyar 380 milyon euroluk katkı yapmış. Bu katkıyı daha iyi anlatabilmek bakımından yapılan örnekleme ise şöyle: Bahse konu vergilerle 93 bin polis memurunun maaşlarının ödenmesi mümkün ki, 93 bin polis tüm İngiltere ve Galler’de görev yapan polis gücünün %90’ı anlamına geliyor. Ayrıca İngiltere Premier Lig’inin tüm dünyada yarattığı pozitif algı, yabancı yatırımcıların ülkeye çekilmesine ve başta spor olmak üzere pek çok alanda ülkeye kaynak aktarılmasına yardımcı oluyor. Bu durumu en yalın şekliyle son dönemde imzalanmaya başlayan devasa reklam ve sponsorluk anlaşmalarında görebilmek mümkün. Çalışmada bu konu da bölgesel ve ulusal ekonomiyi destekleyen unsurlar arasında sayılmış.

Şüphesiz Premier Lig’in başarısı ve dünyadaki algısı, rekabetçi bir ortamda dünyanın dört bir yanından yıldızları bünyesinde barındırmasıyla mümkün oluyor. Son 20 yılda gerek ülke çapında holiganizmin önüne başarıyla geçilmesi, gerekse de statlarda konforlu biçimde maç izlenebilecek altyapının oluşturulması da söz konusu başarıyı getiren etkenler arasında sayılabilir. Bu yılın Şubat ayında yapılan ihalede 3 yıllık yayın bedelinin (2016 – 2017, 2017 – 2018 ve 2018 – 2019 sezonları için) 7 milyar 242 milyon euroya Sky Sports ve BT Sport tarafından satın alınması, ortadaki pastanın büyüklüğünü anlatan donelerden bir diğeri. Her ne kadar mitoz bölünme misali dünya coğrafyasında ülke sayısı giderek artsa da resmi rakam olan 206 ülkenin 176’sında düzenli biçimde maçları yayınlanan, haftalık izleyici sayısı 600 milyonu geçen bu organizasyon, gelirleri itibariyle de Serie A ve La Liga’nın toplamından büyük. 176 ülkede yapılan maç yayınları sayesinde, sadece 228 bin nüfuslu ve 378 kilometrekarelik bir yerleşim yeri olan Swansea’nin dünya üzerinde bilinirliği en yüksek bölgelerden biri olması mümkün olabiliyor. Alın size futbol üzerinden bir turizm katkısı. Acaba kurulduğu 1899 yılından bu yana en büyük başarısı 1923-24 sezonunu averajla 2. bitirmek ve 1926-27 sezonunda Arsenal’i 1-0 yenerek FA Cup’ı müzesine götürmek olan Cardiff City, başka herhangi bir organizasyonda yıllık 120 milyon euroluk gelir üretebilir miydi? Yoksa “Premier Lig takımı” algısı mıdır bu ekonomik katkıyı beraberinde getiren?

Peki, tüm bu bilgilerden sonra ligimizin yükselmesinde nasıl bir reçete uygulanmalı? Son köşe yazımızda, transfer döneminde imza atan ya da adı geçen yıldız futbolcuların tüm dünyanın ilgisini ligimize çekmeye başladığından bahsetmiştik. Ancak bu ilginin süreğen hale gelmesi, yalnızca yapılan hamlelerin ekonomik bakımdan desteklendiği şartlarda mümkün. Bunun için de ayrı ayrı takımların değil bir bütün olarak ligin büyümesi gerekiyor. Ligi büyüme yönünde destekleyecek bazı temel şartlara ise yukarıda değinmeye çalıştık. Birincisi, ligde adil ve rekabetçi bir ortamın oluşması şart. “Hakemlerin bazı takımların lehine, bazılarının aleyhine düdük üflediği” algısıyla Premier Lig’in 1992’den bu yana kat ettiği yola yaya olarak dahi çıkamazsınız. Ve nedense yıllardır bu algıyı değiştirmek mümkün olmadı. Gelin itiraf edelim, bizim ligimizde hakemler her zaman ellerindeki keserle büyük takımlara yontuyorlar. Hatta büyükler arasında bile bazılarının daha fazla kayırıldığına şahit oluyoruz. Bunun önüne geçmeden rekabetçi bir lig algısı oluşturulabilir mi? Bugün hala el üstünde tutulan Mircea Lucescu, bu ülkeden giderken neler söyledi, hatırlamaya çalışın. İkinci konu ise futbolda altyapının tamamlanması. Çok şükür bugün stat inşaatlarında yüz güldüren bir noktadayız. Yakın zamanda bu konudaki handikabımızı iyiden iyiye aşacağımızı öngörmek mümkün. Seyirci konusu ise hem ilk hem de ikinci maddeyle alakalı bir olgu. Elektronik bilet uygulamasına da bazı rötuşlar yapılması gerektiğini düşünenlerdenim.

Son olarak, tüm bunlarla bağlantılı şekilde ligimizin yayın haklarının mutlaka ve mutlaka yurt dışına pazarlanması gerekiyor. Belki o zaman hakemlerimiz dünyaya rezil olma korkusuyla kafalarındaki tilkileri salıverir, statlarımız da modern şekillerini çok daha hızlı biçimde alır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016