Premier Lig nasıl premierleşti?
İngiliz Premier Lig’i her hafta 174 ülkede yaklaşık 600 milyon kişi tarafından ilgiyle izleniyor.
Premier Lig, altıya yakın takımın şampiyonluk yarışı verdiği, her takımın birbirini yenebilecek kadar rekabetçi olduğu, üstün futbol kalitesi ve yüksek mücadele gücüyle doksan dakikasının heyecanla geçtiği, hakemlerin olur olmadık şekilde düdük çalıp heyecan fırtınasını kesmediği, oyuncuların bizdeki gibi her şeye itiraz etmediği, her hafta tüm takımların statlarının dolu olduğu, 25 farklı kamerayla izlenen maçların yüksek kalite ve çözünürlükte seyirciyle buluşturulduğu, çoğu maçın gündüz oynandığı, izleyene son derece keyif veren, reytingi yüksek, para basan bir lig. Basketbolda NBA neyse, futbolun NBA’i de İngiliz Premier Lig.
Peki, İngilizler bu işi nasıl becermişler de, tüm dünya onları izliyor? Bizim örnek alabileceğimiz neleri var? Bu ligi Avrupa’da diğer liglerden farklı kılan belli başlı özellikleri neler?
Premier Lig futbolun kaderini değiştirdi
Avrupa’nın her zaman sportif ve parasal anlamda en gözde liglerinden birisi olan İngiltere Ligi 1980’li yıllarda bir yandan yükselen holiganizmin etkisiyle, diğer taraftan futbolun endüstriyel yükselişi ile kendisini yenileyebilmek ve futbol pastasından daha fazla pay alabilmek için İngiltere Futbol Federasyonu’nun aldığı radikal bir kararla 1992’de feshedilerek yerine Premier Lig kuruldu. Bu yeni yapılanmayla, futbol Ada’da yönetsel, sportif, iktisadi ve mali olarak yeniden formatlandı. Rekabet yeniden kuruldu. Bu yeni yapılanmayla Premier Lig tekrar Avrupa ve dünyanın en önemli ligi haline geldi.
İngilizler lig formatını değiştirip Futbol ligini Premier Lig’e dönüştürdüklerinde önlerine üç temel hedef koymuşlardı. Bunlar;
1) Premier Ligi dünyanın en ilgi çekici ve en iyi ligi haline getirmek,
2) Bu amaçla rekabeti artırarak, kaliteyi yükseltip Premier Lig’i tüm dünyaya satabilmek ve bu sayede futbol endüstrisinden maksimum pay alabilmek,
3) İngiliz futbolunu başta milli takım olmak üzere uluslararası her alanda başarılı olabilmesini sağlayabilmek.
Yukarıda ifade ettiğimiz hedeflere uygun stratejilerle Premier Lig yapılanması, Avrupa’da ve dünyada kulüp futbolunun yüceltilmesinde, futbolun show business’e dönüşmesinde en önemli faktörlerden birisi oldu.
İngilizler yeni yapılanmayla, rekabeti yeniden organize ettiler. Futbola en büyük zararı veren teşvik, şike, rüşvet ve şiddet gibi anti-futbol ögelerini futbol dünyalarından çıkarttılar ve bu konularda sıfır toleransa yöneldiler.
Statların konfor ve güvenliklerini artırıp standartlarını yükselttiler. Ayakta maç izlemek yasaklandı. Statlara ilk kez güvenlik amaçlı kamera kurma zorunluluğu getirildi. Statların ekonomik getirileri maksimize olacak şekilde dizayn edildi.
Premier Lig’in kuruluş amaçları
Bu yapılanmaya geçerken, İngiliz Futbol Federasyonu (FA) öncelikle çok geniş katılımlı bir “Futbolun Geleceği Toplantısı” düzenledi ve bu toplantıda, futbolun paydaşı olarak görülebilecek kesimlerin görüşlerini aldı. Bunu yaparken de, Avrupa’nın en iyisi olabilmek için Premier Lig’in kuruluş amaçlarını; hem saha içi hem de dışında dünyanın izlediği bir numaralı ligi haline getirmek; İngiliz futboluna olan ilgiyi maksimize etmek; seyircilerin statlara gelişini artırmak; medyanın futbola olan etkisini optimum düzeyde kullanmak; futbol kulüplerinin ticari gelirlerini artırmak ve böylelikle gerek kendi gerekse bu ligde yer alan kulüplerin finansal durumlarını güçlendirmek; FA ve UEFA gibi düzenleyici otoriteler ile işbirliği içerisinde futbolun İngiltere ve uluslararası arena da gelişimini sağlamak; son derece rekabetçi bir platform yaratarak bu ligi oluşturan kulüplerin Avrupa ve dünya çapında düzenlenen Kupa organizasyonlarında azami başarıyı yakalamasını teşvik etmek ve ana hedef olan Dünya Kupası’nı kaldırmak amacıyla İngiliz futbolunun başta milli takım olmak üzere uluslararası her alanda başarılı olabilmesi amacıyla yetenekli futbolcuların gelişimini tüm kaynaklarıyla desteklemek olarak belirledi.
Sevgili dostum ve futbolekonomi.com yazarlarından Mete Ikiz’in bu konuda futbolekonomi.com’da kaleme aldığı “İngiliz Futbol Endüstrisi” yazı dizisi bize çok önemli ip uçları veriyor. Premier Lig’in nasıl bir show dünyasına dönüştüğünü detayıyla ele alıyor. Okumak isteyenler için bu linke bakılabilir. (http://futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=279:ngiliz-futbol-enduestrisi-ii& catid=126:mete-ikiz&Itemid=58)
Premier Lig’de gelirler astronomik arttı
Premier Lig’in kurulmasıyla İngilizler ligde rekabetçi dengeyi artırarak, futbol klaitesini yükseltmede son derece başarılı oldular. Kıran kırana maçların oynandığı Premier Lig’de izlenilirlik giderek arttı, statlar dolmaya başladı. Geçen 21 yılda uygulanan doğru stratejilerle, Premier Lig yönetimi 170 milyon euro civarındaki TV yayın, sponsorluk ve ticari gelirlerini astronomik olarak artırarak, 2.5 milyar euroya kadar yükseltebilmeyi başarabildi.
Yine, bonservis bedelleri üzerinden değeri 3.7 milyar euroya kadar yükselen Premier Lig, en yakın rakibi İspanyol La Liga’ya 1.2 milyar euro fark atar hale geldi. Ortalama kulüp değeri 188 milyon euro’ya ulaşan Premier Lig’de, 100 milyon euro ve üzerinde değere sahip 11 kulüp bulunuyor. Ortalama oyuncu değeri ise 7.1 milyon euro civarında...
Dünyanın en değerli kulübü 1.8 milyar dolarlık değeriyle bir Premier Lig ekibi Manchester United oldu.
Premier Lig’de kulüpler şirket şeklinde kuruldukları için, hisseleri alınıp satılabilmekte, borsada işlem görebilmekteler. Bunu avantaja çeviren Premier Lig’e son on yılda yaklaşık 8.5 milyar euro yabancı sermaye girişi oldu.
Premier Lig Avrupa’nın en borçlu ligi
Premier Lig üstün pazarlama ve satış stratejileriyle, yıllık yarattığı 2,5 milyar euroluk futbol gelirine ulaşıp Avrupa’nın en zengin ligi konumuna gelirken, diğer taraftan sahip olduğu 3.5 milyar euroluk borç ile de Avrupa’nın en borçlu ligi konumunda. Bu durum Premeier Lig CEO’su Scadumore’a göre sürdürülemez bir durumu ifade ediyor. UEFA Finansal Fair Play uygulamalarının en çok vuracağı kulüp te bu ligde yer alıyor. Bunun telaşesi içindeki Premier Lig kulüpleri, bu durumdan çıkmanın yollarını arıyor.
Sahip olunan gelir ve borçlanma düzeyinin, İngiliz kulüplerine haksız rekabet üstünlüğü sağladığının farkında olan Michel Platini, bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak için Finansal Fair Play uygulamasından taviz vermek istemiyor ama diğer taraftan İngiliz kulüplerini bu gösterinin dışına itme cesaretini de henüz gösterebilmiş değil.
Avrupa’da en fazla yabancı Premier Lig’de
Ülkemizde yabancı oyuncu sayısı tartışıla dururken, 20 takımda 524 futbolcunun yer aldığı Premier Lig adeta bir yabancı cennetine dönüştü. Premier Lig %67.9 yabancı oyuncu yüzdesiyle Avrupa’nın en çok yabancı oyuncusuna sahip lig konumuna geldi.
UEFA sıralamasında 2., FIFA sıralamasında ise 13. Sırada bulunan İngiliz futbolu, 1992-2013 yılları arasında Şampiyonlar Ligi’nde 9 kez finale yükselmeyi ve 4 kez de kupayı Ada’ya götürebilme başarısı sergileyebildi. UEFA Avrupa Ligi’nde ise aynı dönemde 4 kez final oynayan İngiliz takımları, sadece 2 kez mutlu sona ulaştılar.
Sonuç
Premier Lig bize ne kadar örnek olur, orasını bilemem ama bu ligden öğreneceğimiz çok önemli şeyler var. Şirket şeklinde organize olmuş kulüpler birliği olan Premier Lig mevcut organizasyonel yapılanması ile bugün Süper Lig’e çok uygun bir model olarak görünmüyor. Ancak, bu ligin sahip olduğu iktisadi, mali ve sportif performansı, bize bu konularda yapabileceğimiz bazı şeylerin olduğunu gösteriyor.