Prangayla ne kadar koşabiliriz ?..

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile başlayan üyelik yolculuğumuz 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Sözleşmesi ile farklı bir kulvara girmişti. Farklı kulvarı biraz açarsak, AB'ye üye olan tüm ülkeler Avrupa Birliği'ne giriş süreçlerinde tam üyelikten sonra Gümrük Birliği'ne girmişlerdir.

Türkiye'nin üye olma isteğini AB kendi üyelik statüsü içinde bir benzeri olmayan Gümrük Birliği anlaşması koşulunu getirmesi Türkiye'de sürekli tartışılır hale getirildi.
KOSGEB Başkanı olarak görev yaptığım o dönemde yapılan tartışmaların ve eleştirilerin özünü; "Avrupa Birliği üyeliği yerine Gümrük Birliği'ne (GB) girdik, gümrüklerimiz kaldırıldı, AB Ortak Biz Pazar olduk, GB sözleşmesi yapıldıktan sonra AB'nin bizi tam üyeliğe kabulü için hiçbir sebep kalmamıştır. Karar sürecine katılmaksızın AB mevzuatı ile bağlı kalındı, Türkiye'ye uygulanan modern kapütilasyonlar bütünü. Lord Curzon'un İsmet İnönü'ye söylediği, 'İleride dara düşüp bize yardım için geldiğinizde, burada reddettiğiniz herşeyi, cebimden çıkartıp önünüze koyacağım ' sözü gerçek oldu" ifadeleri oluşturuyordu.

17 yıldır GB sözleşmesi hala tarışılır konumda keza, bu kadar yılda iyileştirici sonuç için somut adım atılamadı.
AB'nin 3. ülkeler ile yürüttüğü müzakere ve karar alma süreçlerinde Türkiye'nin yer alamaması ve AB'nin yaptığı anlaşmaları otomatik olarak kabul etmesi ve Güney Kıbrıs için konulan madde günümüzde aleyhimizde haksız rekabet e neden olmaya başladı.
Nasıl mı? AB 'nin özellikle Dünya Ticaret Örgütü kapsamında çok taraflı ticaret müzakerelerinde sonuç alınamayınca, AB çok sayıda ülke ile ikili serbest ticaret anlaşmalarına (STA) yöneldi.

Kanada'dan-Meksika'ya, Güney Kore'den-Hindistan'a kadar birçok ülke ile serbest ticaret anlaşmaları gerçekleştirdi .

Kolombiya, Peru ve altı Orta Amerika ülkesiyle AB arasındaki serbest ticaret anlaşmalarına Avrupa Parlamentosu'ndan onay çıktı.

Sırada Kanada ve Japonya var.

Bu ay ABD ile AB arasında serbest ticaret anlaşması görüşmelerine başlanıyor.

AB ile STA yapan üçüncü ülkeler, Türkiye ile ayrı bir anlaşma imzalama konusunda isteksiz davranmaktalar. GB'de üçüncü ülkelere karşı taraflar kendi milli tarifelerini değil, üzerinde anlaşılan ortak gümrük tarifesi (OGT) uygulanmakta. AB'nin taraf olduğu serbest ticaret anlaşması karşısında Türkiye'yi sürekli zarara sokan nokta da budur.

Örneğin; AB ile serbest ticaret anlaşması imzalayan Cezayir, Güney Afrika ve Meksika, Türkiye ile ticari anlaşma imzalamaya pek yanaşmamaktalar.

Bu durumun Türkiye'yi olumsuz yönde etkilediği özellikle cari açığın bu denli yüksek olmasında bu eksikliğin etkisinin çok olduğu görülmekte.

Türkiye, üçüncü ülkelerle yapacağı ticarette, haksız bir rekabetle karşı karşıya kalmaktadır.

Örneğin uygulamada üçüncü ülkeler Türkiye'ye yüzde 3-4 civarında bir gümrükle mal satabilirken Türkiye üçüncü ülke pazarlarına yüzde 30-50 civarında bir gümrük engelini aşarak ihracat yapabilmektedir.

Türkiye, ABD ile Avrupa Birliği arasında haziran ayında görüşmelere başlanılması planlanan serbest ticaret anlaşmasına taraf olmak için çaba gösteriyor.

Sn Başbakan'nın ABD ziyaretinde bu konuda olumlu adımlar atılmış Türkiye ile ABD arasında hedefi karşılıklı ticaret ve yatırımı artırmak olan yeni bir yüksek düzeyli komite kurulmuştu. Kurulan komite Türkiye ile ABD'nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması için müzakereleri yönetecek .

Oysa temel sorun AB ile mevcut GB anlaşmamızdır.

Prangayla ne kadar koşabiliriz ?..

Haksız rekabete ne kadar dayanabiliriz?

Bunun çözümün de adres ABD değil, AB olmalıdır.

Öncelikle AB ile müzakerelere başlanılmalıdır.

Kanımca bu konuda en doğru çözüm Ekonom Bakanı Zafer Çağlayan'ın dile getirdiği "Gümrük Birliği'ni revize edelim, vizeyi kaldırın, ürünlerimize kotayı kaldırın. 3. ülkelerle serbest ticaret anlaşması yaparken 'Türkiye de taraftır' deyin ya da Gümrük Birliği'nden çıkalım, bizimle de serbest ticaret anlaşması yapın" önerisidir.

Öneri uygulamaya ne zaman dönüşecek, bekleyip göreceğiz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar