PPK toplantısı yokken…
Bilindiği gibi TCMB’nin Para Politikası Kurulu toplantı sayısı on ikiden sekize indirildi. Bu bağlamda şubat aylarında para politikası kurulu heyecanı yaşamayacağız. Her ne kadar kurul toplanmasa da biz geleneği bozmayalım ve ayın son haftasında para politikasının duruşuna ilişkin düşüncülerimizi paylaşalım.
Enflasyon beklentileri ne durumda?
Son Enflasyon Raporu toplantısı sonrasında TCMB yıl sonu enflasyon tahminini %21’den %24’e yükseltmişti. Bu gelişme sonrasında piyasa profesyonellerinin enflasyon tahminlerinin de yukarı yönlü güncellendiğini gördük. Son beklenti anketine göre piyasa profesyonellerinin yıl sonu medyan beklentisi %27’den %28.3’e yükseldi. Bu gelişmeler sonrasında sürpriz bir şekilde sağlık hizmetlerinde uygulanacak ücretlere ilişkin ocak ayında yapılan zamların bir kısmı, 15 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, geri alındı. Bu gelişmenin enflasyon dinamikleri açısından önemi var. Geçtiğimiz ay TÜFE rakamına yaklaşık %0.6 puan katkı yapan bu kalemin şubat ayını da benzer bir oranda etkilemesi bekleniyordu. Alınan karar ile bu etkinin ortadan kalktı. Hatta, ocak ayına göre fiyat düşüşü de olacağı için toplam etkinin 1 puan civarında aşağı yönlü olacağını tahmin ediyoruz.
Diğer taraftan, enflasyon görünümüne ilişkin iki riske dikkat çekmekte fayda var. Birincisi Ramazan ayına giriyor olmamız. Bu dönem öncesinde özellikle gıda fiyatlarında artışların olduğunu tarihsel olarak biliyoruz. Diğer risk de son haftalarda olumsuz hava koşulları nedeniyle zarar gören tarımsal hasıla. Bu iki sebepten dolayı gıda enflasyonunda yukarı yönlü etki görebiliriz. Son dönemde her ne kadar TL’nin nominal değer kaybında diğer aylara göre bir artış görülse de bu hareketin fiyatlar üzerindeki etkisinin sınırlı olacağını düşünüyoruz.
Ekonomik aktivite zayıf seyrediyor
Aralık ayı sanayi üretiminde sert bir artış gözlemlemiştik. Aylık %7, yıllık olarak %5’lik artış gerçekleşmişti. Fakat ocak ayına ilişkin veriler ekonomik aktivitenin yılın ilk ayında benzer şekilde devam etmediğini gösteriyor. Açıklanan PMI verileri, kapasite kullanım oranları gibi öncü göstergeler ekonomide bir canlanmaya işaret etmiyor. Yaz aylarında kadar da gerek yurt içi gerek yurt dışı talepte kayda değer bir artış öngörmüyoruz.
Finansal koşullar ne durumda?
Türkiye’de finansal koşulların durumunu takip ettiğimiz BFRC Finansal Koşullar Endeksi dün yayınlandı. Buna göre ocak ayında ekonomik aktivite açısından nötr seviyede olan endeks şubat ayında pozitif bölgeye geçti. Bir başka deyişle, finansal koşulların ekonomik aktivite üzerindeki sıkılaştırıcı etkisi artık genişleme bölgesine geçti. Son dönemde finansal koşulların en sıkı olduğu aylar ağustos ve eylül aylarıydı. Bu dönemden sonra finansal koşullardaki sıkılığın yavaş yavaş azaldığını gözlemliyoruz. Finansal koşullardaki gevşemeye neden olan başlıca sebep TCMB’nin faiz indirimleri oldu. Kısa vadeli faizlerin uzun vadeli faizlere göre daha fazla düşüş göstermesi sıkılığı azaltan başlıca sebep. TL’deki reel değerlenmenin de sıkılığı azalttığını gözlemliyoruz. Sermaye akımları ve risk primi faktörlerinin finansal koşulların değişimi üzerinde etkili olmadığını görüyoruz.
Finansal koşullardaki gelişmelerin etkisini şöyle özetlemek mümkün: Finansal koşulların sıkılığının azalması uygulanan dezenflasyon politikalarının etkinliğinin azaldığını ima ediyor.
Özetlediğimiz gelişmeler ışığında TCMB mart ayı PPK toplantısında nasıl bir karar alabilir? Enflasyon beklentiler doğrultusunda (%3 civarı) açıklanırsa mart ayında 250bp’lik bir faiz indirimi için alan açılabileceğini düşünüyoruz. Nitekim, piyasa profesyonellerinin beklentileri de bu yönde. Diğer taraftan, finansal koşullardaki gevşemenin dezenflasyon sürecini yavaşlatabileceğini söylemek yanlış olmaz. Bu bağlamda, değerli ekonomist Erkin Işık’ın 2 gün önceki yazısında vurguladığı politika önerisine kulak vermekte fayda var. Eğer mart ayında faiz indirimine gidilecekse bu durumun kredi büyümesi üzerindeki etkilerini kontrol altında tutmak için makroihtiyati tedbirlerde sıkılaşmaya ihtiyaç duyulabilir.