PPK toplantısı yokken…

Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ
Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ EKONOMİ NOTLARI ibrahim.unalmis@dunya.com

Bilindiği gibi TCMB’nin Para Politikası Kurulu toplantı sayısı on ikiden sekize indirildi. Bu bağlamda şubat aylarında para politikası kurulu heyecanı yaşamayacağız. Her ne kadar kurul toplanmasa da biz gele­neği bozmayalım ve ayın son haftasında pa­ra politikasının duruşuna ilişkin düşüncüle­rimizi paylaşalım.

Enflasyon beklentileri ne durumda?

Son Enflasyon Raporu toplantısı sonra­sında TCMB yıl sonu enflasyon tahmini­ni %21’den %24’e yükseltmişti. Bu gelişme sonrasında piyasa profesyonellerinin enf­lasyon tahminlerinin de yukarı yönlü gün­cellendiğini gördük. Son beklenti anketi­ne göre piyasa profesyonellerinin yıl sonu medyan beklentisi %27’den %28.3’e yüksel­di. Bu gelişmeler sonrasında sürpriz bir şe­kilde sağlık hizmetlerinde uygulanacak üc­retlere ilişkin ocak ayında yapılan zamların bir kısmı, 15 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, geri alındı. Bu gelişme­nin enflasyon dinamikleri açısından önemi var. Geçtiğimiz ay TÜFE rakamına yaklaşık %0.6 puan katkı yapan bu kalemin şubat ayı­nı da benzer bir oranda etkilemesi bekleni­yordu. Alınan karar ile bu etkinin ortadan kalktı. Hatta, ocak ayına göre fiyat düşüşü de olacağı için toplam etkinin 1 puan civarında aşağı yönlü olacağını tahmin ediyoruz.

Diğer taraftan, enflasyon görünümüne ilişkin iki riske dikkat çekmekte fayda var. Birincisi Ramazan ayına giriyor olmamız. Bu dönem öncesinde özellikle gıda fiyatla­rında artışların olduğunu tarihsel olarak bi­liyoruz. Diğer risk de son haftalarda olum­suz hava koşulları nedeniyle zarar gören tarımsal hasıla. Bu iki sebepten dolayı gıda enflasyonunda yukarı yönlü etki görebiliriz. Son dönemde her ne kadar TL’nin nominal değer kaybında diğer aylara göre bir artış gö­rülse de bu hareketin fiyatlar üzerindeki et­kisinin sınırlı olacağını düşünüyoruz.

Ekonomik aktivite zayıf seyrediyor

Aralık ayı sanayi üretiminde sert bir ar­tış gözlemlemiştik. Aylık %7, yıllık olarak %5’lik artış gerçekleşmişti. Fakat ocak ayı­na ilişkin veriler ekonomik aktivitenin yı­lın ilk ayında benzer şekilde devam etme­diğini gösteriyor. Açıklanan PMI verileri, kapasite kullanım oranları gibi öncü gös­tergeler ekonomide bir canlanmaya işaret etmiyor. Yaz aylarında kadar da gerek yurt içi gerek yurt dışı talepte kayda değer bir artış öngörmüyoruz.

Finansal koşullar ne durumda?

Türkiye’de finansal koşulların durumunu takip ettiğimiz BFRC Finansal Koşullar En­deksi dün yayınlandı. Buna göre ocak ayın­da ekonomik aktivite açısından nötr seviye­de olan endeks şubat ayında pozitif bölgeye geçti. Bir başka deyişle, finansal koşulların ekonomik aktivite üzerindeki sıkılaştırıcı etkisi artık genişleme bölgesine geçti. Son dönemde finansal koşulların en sıkı olduğu aylar ağustos ve eylül aylarıydı. Bu dönem­den sonra finansal koşullardaki sıkılığın ya­vaş yavaş azaldığını gözlemliyoruz. Finansal koşullardaki gevşemeye neden olan başlıca sebep TCMB’nin faiz indirimleri oldu. Kı­sa vadeli faizlerin uzun vadeli faizlere göre daha fazla düşüş göstermesi sıkılığı azaltan başlıca sebep. TL’deki reel değerlenmenin de sıkılığı azalttığını gözlemliyoruz. Serma­ye akımları ve risk primi faktörlerinin fi­nansal koşulların değişimi üzerinde etkili olmadığını görüyoruz.

Finansal koşullardaki gelişmelerin etkisi­ni şöyle özetlemek mümkün: Finansal ko­şulların sıkılığının azalması uygulanan dezenflasyon politikalarının etkinliği­nin azaldığını ima ediyor.

Özetlediğimiz gelişmeler ışığında TCMB mart ayı PPK toplantısında nasıl bir karar alabilir? Enflasyon beklentiler doğrultu­sunda (%3 civarı) açıklanırsa mart ayında 250bp’lik bir faiz indirimi için alan açılabi­leceğini düşünüyoruz. Nitekim, piyasa pro­fesyonellerinin beklentileri de bu yönde. Diğer taraftan, finansal koşullardaki gevşe­menin dezenflasyon sürecini yavaşlatabile­ceğini söylemek yanlış olmaz. Bu bağlamda, değerli ekonomist Erkin Işık’ın 2 gün önceki yazısında vurguladığı politika önerisine ku­lak vermekte fayda var. Eğer mart ayında fa­iz indirimine gidilecekse bu durumun kredi büyümesi üzerindeki etkilerini kontrol al­tında tutmak için makroihtiyati tedbirlerde sıkılaşmaya ihtiyaç duyulabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Siyaset ve ekonomi 24 Mart 2025