PPK toplantısı sonrası
Mart ayı PPK toplantısı geride kaldı. Kurul üyeleri politika faizinin 250bp daha indirilmesine karar verdi. Piyasalar tarafından da beklenen karar olduğu için ve fiyatlamalar önceden yapıldığı için karar sonrasında fiyatlamalarda kayda değer bir değişim olmadı.
Faiz indirimlerine devam edilmesi ardında yatan temel sebeplere baktığımızda kısa vadeli enflasyon ana eğiliminin TCMB’nin tahminleri ile tekrar uyuşmaya başlaması olduğu söylenebilir. Çekirdek enflasyon göstergeleri tekrar düşerken petrol fiyatlarının yurt dışında küresel gelişmelere bağlı olarak düşüyor olması da TCMB’nin elini rahatlatıyor. Sıkı para politikasının etkilerini en çok hisseden sektör olan imalat sanayinde yıllık enflasyon %24.76’ya geriledi.
ÜFE tarafında mücevherat hariç dayanıklı tüketim malı enflasyonu %34.5, dayanıksız tüketim malı enflasyonu %33.5 seviyesinde. TÜFE altındaki mücevherat hariç dayanıklı tüketim malı enflasyonu ise %19.6. Bu durum bize dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerde talebin zayıf, rekabetin ise yüksek olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla mal enflasyonu gelişmelerinin TCMB’nin arzu ettiği gibi hareket ettiği söylenebilir.
Enflasyon gelişmelerinde TCMB’nin elini zorlaştıran temel sektör hizmetler sektörü. Yıllık kira artışının %97 seviyesinde olduğunu görüyoruz. Kira gideri bireyler için olduğu kadar birçok sektör için temel maliyet kaynağı. Özellikle hizmetler sektöründe faaliyet gösteren işletmeler için bu durum söz konusu. Lokanta ve oteller, sağlık hizmetleri, eğitim ve diğer hizmetler kira giderindeki artışlardan doğrudan etkileniyor.
Konut sektöründe gelişmeleri ve neden kiraların bu kadar yüksek seyrettiğini geçtiğimiz haftaki yazımızda tartışmıştık. Konut ve kira sektörü için kapsamlı önlemler alınmazsa, gıda sektöründe olduğu gibi uzun seneler üzerinde konuşacağımız bir sorun olarak önümüzde duracak. Hem gıda hem de konutun temel yaşam ihtiyaçları olduğunu düşünürsek bu sektörlerde daha kalıcı adımların daha fazla zaman kaybetmeden atılmasının elzem olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Sanayi üretiminde Aralık ayında gözlemlediğimiz canlılığın yeni yıla aktarılmadığını düşünüyoruz. Ocak ayı PMI verisi 48, Şubat ayı PMI verisi ise 48,3 seviyesinde gerçekleşti. Şubat ayında, gıda sektörü hariç tüm sektörlerde PMI verilerinin 50 kritik seviyesinin altında kalması dikkat çekiyor. Kapasite kullanım oranı verisi de üretimde güçlü bir artış sinyali vermiyor. Diğer taraftan, güven endekslerindeki toparlanma geleceğe dair olumlu bakıldığına işaret ediyor.
Bu gelişmeler gelecek dönem para politikası duruşu açısından ne ifade ediyor?
Para politikasına sadece enflasyon ve üretim perspektifinden bakmak para politikası dinamikleri açısından yeterli olmayabilir. Özellikle son dönemde küresel ekonomik ve politik arenada yaşanan değişimler Türkiye için önemli sonuçlar doğurabilir. ABD’nin daha “bencil” bir siyesi ve ekonomi politikası uygulamaya başlaması diğer ülkeleri çıkarları doğrultunda bir araya gelmeye itebilir. ABD’nin Avrupa’ya daha mesafeli davranması ve özellikle savunma alanında AB’yi yalnız bırakma isteğinin önemli sonuçları olacaktır.
Almanya’nın altyapı ve savunma harcamaları için toplamda 500 milyar euroluk bir kaynak ayıracağı ve bu konuda uzlaşmaya varıldığı anlaşılıyor. Bu harcamanın Almanya’nın milli gelirine katkısının gelecek sene %2 puan civarında olacağı tahmin ediliyor. Almanya ekonomik aktivitesinin canlanması Türkiye’nin ihracatını doğrudan olumlu etkileyeceği gibi savunma sanayi alanında Türk şirketleri ile yapılacak iş birliklerinin ekonomimiz açısından olumlu sonuçları olacaktır.
ABD’nin uyguladığı ya da uygulamayı planladığı tarife artışlarının ise Türkiye açısından henüz olumsuz bir etkisi gözlenmiyor. Mevcut durumda doğrudan bir etkiyi biz de beklemiyoruz. Hatta, mevcut durum Türkiye ekonomisi için bazı fırsatlar içeriyor.
Gelecek dönem para politikası tasarımına dönersek enflasyon sürecindeki gelişmelerin ve dış koşulların faiz indirimlerine izin verdiği bir dönemdeyiz diyebiliriz. Enflasyondaki olumlu görünümünün son bahara kadar devam edeceğini öngörüyoruz. Bu bağlamda, faiz indirimlerinin, veriye bağlı olarak, Nisan ve Haziran toplantılarında da devam edeceğini varsayabiliriz. Faiz indirimlerinin piyasa faizlerine geçişkenliğini gelecek hafta tartışacağız.