PPK sonrası OVP öncesi
Para politikamızda kimi kesimlere göre beklenen, kimi kesimlere göre ise beklentinin ötesinde bir para politikası ayarlaması yaptık. Geldiğimiz noktada para politikası gösterge faizi olarak kullandığımız 1 hafta vadeli repo oranında yüzde 17.75’ten yüzde 24 seviyesine güncelleme gerçekleştirdik. Nedenini, nasılını bu köşede daha önce tartışmıştık. Bu kez PPK sonrası ve OVP öncesindeki o önemli kısmı doldurmaya çalışalım.
Şimdi sadece dolar/lira kurunun seviyesine bakarak “TCMB faiz artırdı da ne oldu? Zaten kur gerilemedi” yorumu yapmak çok ciddi hata olur. Bu yorumlar yapılmıyor değil. Maalesef yapılıyor. Arka planda yatan esas sorun, bugün Türk lirasında yaşanan oynaklık artışı ve hızlı değer kaybının tek suçlusunun para politikası olduğunu düşünmektir. Oysaki işin aslı öyle değil. Nedenler listesi zaten az çok her üç yazının ikisinde mutlaka farklı kalemler tarafından sıralanıyor. Problemin ciddiyeti, para politikası gibi efektif geçişkenliği ülke uygulamalarında değişmekle birlikte en az 6 aydan sonra kuvvetlenen ve üzerine tek nefeste yorum yapılması gayet gayriciddi ve sağlıksız olan önemli bir konunun doğrudan kur seviyesi ile ilişkilendirilmesidir.
Gelin biraz daha konuyu sayısal örneklerle anlatmaya çalışalım. Örneğin, TCMB’nin kendi usullerinin de dışına çıkarak 3 Eylül günü enflasyon verilerinin ardından sitesine koyduğu açıklamayı hatırlayalım. Orada kısaca, enflasyondaki gidişatın farkında olunduğu ve gerekli para politikası düzenlemesinin yapılacağının altı çizilmişti. O zaman madem ekstrem bir hamle, çıkış noktası olarak da 3 Eylül tarihini alalım. Gün kapanışında 2 yıl vadeli Hazine gösterge tahvilimizin bileşik faizi yüzde 24.39, 10 yıl vadelimizin ise yüzde 21.23. Tam da bu noktada klasik yaklaşıma gidelim; doğru para politikası duruşu altında, merkez bankalarının belirlediği kısa vadeli faizlerin piyasaya etkisi, getiri eğrisinin kısa tarafında yukarı, uzun tarafında ise aşağı yönlü etkide bulunmasıdır. Bu yazının kaleme alındığı gün olan 18 Eylül tarihinde 2 yıl vadeli aynı tahvilde faiz seviyesi yüzde 25.32’ye yükselirken (+93bp), 10 yıllıkta ise yüzde 19.04’e geliyor (-219bp). Teori çalışmış mıdır?
PPK sonrasına dair bir önemli ayrıntı daha: Beklenen oynaklık (dolar/lira) değerlerindeki düşüş. Türk lirasındaki değer kaybını hızlandıran ve farklı bir boyuta taşıyan unsurlardan birisi ve belki de en önemlisi belirsizliğin artışı oldu. Bunu da para piyasası fiyatlamalarında farklı vadelerde beklenen oynaklık değerlerinden takip ediyoruz. Herkesin kendisine göre bir indikatörü olmuştur. Mesela ben, haftalık ve aylık vadelerdeki seviyelerin spreadine bakarak fikir üretmeye çalışırım. 10 Ağustos çalkantısının ardından ilk işlem günü olan 13’ünde haftalık beklenen opsiyon oynaklığı seviyesi 80’e dek yükselirken –kısa vade beklenti fiyatlamalara olan algıyı gösterir-, zaman içerisinde alınan önlemlerin de etkisiyle 50 bandına oturmuştu. Ancak, yine de konuştuğumuz rakamlar bizim alışageldiğimiz düzeylerin ciddi anlamda üzerini işaret ediyor. Burası için Türk lirasının işlem gördüğü seviyeler belirsizliğin olmadığı dönemlerde genel olarak 10-15 civarıdır. Örneğin, Haziran öncesinde 200 günlük ortalamalara baktığımızda 10-11 aralığı çıkar karşımıza. Peki, TCMB sonrası nereye gelindi? 25-30 aralığı test edilmekle birlikte 30’lu seviyeler demek mümkün. Çıkarım net midir? Şüphesiz; belirsizlik azalışı para politikası kanalı üzerinden sağlanmıştır.
Toparlayalım: i) Para politikası, yaşanmış ve yaşanacakların tek başına çözümü hiçbir zaman olmadı, olması da mümkün değil. ii) Piyasa katılımcıları arasında OVP’ye dair ciddi bir beklenti oluşmuş durumda. Olumlu karşılanması durumunda “diğer şartlar sabitken” yerel varlıklar için “en kötü görülmüş olabilir mi?” tartışması çok ciddi bir şekilde başlar. iii) Neden OVP? Çünkü resmi makamların gelecek 3 yıllık yol haritasını öğreneceğiz. Buradan yatırımcılar arasındaki tartışma başlıklarının ne kadarı dikkate alındı ne kadarı alınmadı noktasında realite farkına bakılacak. iv) Para politikasının maliyeden, maliyenin para politikasından ayrışması kolay ve sürdürülebilir değil. Son birkaç yılın tecrübeleri bize bu gerçeği bir kez daha hatırlattı. v) Algı ve iletişim çok önemli. 10 Ağustos sonrası atılmış doğru adımlar var ama zaman zaman iletişimde sıkıntı yaşamaya devam ediyoruz. Algı her şeydir.