PPK faiz kararı sonrasında ne beklemeliyiz?
İçeride şüphesiz en önemli gelişme Para Politikası Kurulu tarafından gelen faiz kararıydı. Beklenildiği gibi 250 baz puan faiz indirimi ile beraber politika faizi %45 düzeyine indi. Son gelen düzenleme ile beraber bir sonraki toplantı altı hafta yani mart ayında.
Dolayısıyla gelecek faiz kararı öncesinde PPK üyeleri hem ocak hem de şubat ayına dair TÜFE verisini görmüş olacaklar. Bilindiği üzere bu iki ay yılbaşında yapılan zamlar ile beraber oldukça yüksek geliyor.
Bu iki ay için toplamda %8-%9 bandında bir enflasyonun geldiği noktada, yılın tamamı için verilen %21 resmi tahmini büyük ölçüde geçerliliğini yitirecek ve ilk enflasyon raporunda bir güncelleme beklentisi söz konusu olacak. Bu durumun gerçekleşmemesi adına metinde yer bulan ifadelere baktığımızda, TL'nin reel değerlenmesine önemli ölçüde bel bağlandığını görüyoruz. Enflasyon konusundaki beklentilere dair de atıfta bulunulmakta, şöyle ki reel sektör ve hane halkına görüşleri sorulduğunda, sınırlı da olsa iyileşme olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak resmi tahmin ile aradaki fark inanılmaz boyutta. Reel sektörün beklentisi %21 olan resmi tahminin iki katı, Hane halkı ise üç katından fazla. Bu ortamda iyileşmeden bahsetmek ne kadar doğru tartışılır. Son beş ayda yerinde sayan euro kuru ile beraber mal enflasyonu belirli bir dengeye kavuşsa da, ihracatçının yaşadığı zorluklar da diğer yandan önemli bir sorun.
Haftanın önemli gelişmelerinden bir diğeri ise Moodys tarafından gelecek değerlendirme. Fitch ve S&P'ye göre Türkiye'yi bir basamak daha aşağıda değerlendiren kurum tarafından gelecek açıklamalar merakla bekleniyor.
Bir not artırımı gelmese de, en azından yılın geri kalanında bir artırım ihtimalini yaşatacak notun görünümü değişikliği moral tazelememiz açısından etkili olacaktır. Global piyasalarda Trump rüzgarının belirsizlikleri artırdığı ve ABD'de Fed'in faiz indirimlerinde daha tedbirli gittiği bir ortamda fon akımlarından aldığımız payı artırmak adına stabiliteyi sağlamak kesinlikle şart.