Pozitif ayrışma ve enflasyon
Küresel ölçüde hisse senetleri piyasalarında son dönemde satışların etkili olduğunu söylemek mümkün. ABD’den Asya ve Avrupa’ya kadar önemli borsaların büyük bir çoğunluğunda satıcılı bir seyir izledik. ABD Başkanı Trump öncülüğünde devam eden ticaret savaşları hisse senetleri piyasalarını sarsmaya devam ederken, Fed’in faiz artışlarının hızlanacağına yönelik beklentiler de doların değerlenmesine neden oluyor. Tüm bu gelişmeler küresel hisse senetleri piyasalarını baskılarken, gelişmekte olan ülkeler bu süreçte başı çekiyor. Seçimlerin ardından geçen bu süreçte TL varlıkların emsallerine kıyasla daha pozitif bir trend sergilediğini söylemek mümkün. TL varlıklarda görülen pozitif ayrışmayı en net gördüğümüz yerlerden biri Borsa İstanbul oldu. Seçim gibi güçlü bir haber akışına bağlı kısa vadede görülen bu ayrışmanın orta ve uzun vade için önemli bir işaret olmadığını hatırlatmakta fayda var. Hatta seçim sonrası kabine oluşana kadar Türkiye’ye yönelik beklentilerin büyük oranda dondurulmuş olması, kabine sonrası fiyatlama hareketlerinin sertleşmesine neden olabilir. Bununla birlikte kısmen pozitif ayrışma yaşıyor olsak da piyasa henüz seçimin geride kalmış olmasına rağmen, bir risk bitti fiyatlaması içine girmiş değil. Bu nedenle bu haftanın geri kalanının ve gelecek haftanın kritik olmaya devam edeceğini, bu dönemde volatilitenin yüksek seyretmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Bu süreçte dün açıklanan enflasyon rakamları da bir süredir pozitif ayrışan TL varlıklar için risk oluşturuyor. TÜFE, Haziran’da aylık bazda % 2,61 ile beklentilerin oldukça üzerinde artarak yıllık bazda 2003 bazlı serinin en yükseği olan % 15,39’a yükseldi. Yurtiçi ÜFE ise aylık bazda % 3,03 artışla (%3,79) yıllık % 23,7 seviyesine yükseldi. Gerek geçtiğimiz yılki yaz aylarında görülen rakamların baz etkisinin yükseltici yönde olma ihtimalinin yüksekliği gerekse ÜFE ile TÜFE arasında açılan makas TÜFE’de henüz yılın zirvesini görmediğimizin işareti. Bu rakamların BIST için işaret ettiği ise ÜFE-TÜFE makası nedeniyle sanayide marjların daralması, artan enflasyona bağlı yükselen faizlerin ıskonto oranlarını artırması ve bankacılık sektöründeki varlık erimesi. Bu nedenle bir süredir devam eden pozitif ayrışmayı sürdürebilmek biraz daha zorlaşırken, ekonomi kabinesinden beklentiler de daha da yükselmiş oldu.