Potansiyel istikrarsızlık büyüyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Ülkemizde uygulanan ekonomi politikalarının değişmeye başladığı bir süreç yaşıyoruz. Enflasyon hedeflemeli para politikasından, mali disiplinden ve küreselci yönlendirmelerden zorunlu olarak uzaklaşıyoruz. Zira enflasyonun düşüşüne öncelik vermek, artık belirsizlik ve kırılganlık azalmasını sağlamıyor. Tam aksine arttırıyor, dış piyasa koşullarının ağırlaştığı bir dönemde tasarruf açığı ile birlikte cari açığın kontrolsüz bir şekilde büyümesi önlenemiyor, durgunlaşmanın hızlanması engellenemiyor. Zorunlu hale gelmediği sürece herhangi bir değişime yüksek direnç gösterilmesi gelecekte ödenecek bedelleri ağırlaştırırken, potansiyel istikrarsızlığı büyütmeye devam ediyor. Aslında dış piyasa koşullarında herhangi bir anormallik olmasa idi, 2001 yılı sonrasında yaşananlar çok daha farklı olabilirdi; küresel düzeydeki likidite bolluğu bir süre için mevcut uygulamalarda ısrar edilmesini mümkün kıldı, fakat yarattığı enflasyonist baskı ile böyle devam edilemeyeceği gerçeği ile yüzleşmek zorunluluğunu da gündeme getirdi. Türkiye ekonomisini yönlendirdiğini sananlar, hangi yaklaşımın doğru hangisinin yanlış olduğunu bilemez hale geldiler ve paralize oldular. Başka bir deyişle muhafazakarlıklarının körlüğü ile içinden çıkılmayacak bir labirente düşmekten kurtulamadılar. Hükümet hızlanan durgunlaşma eğilimini yavaşlatmak için bir şeyler yapmaya çalışıyor, faiz dışı fazla hedefini aşağı çekiyor, istihdam paketi açıyor ve kamusal fonları kullanarak yatırım harcamalarını artırmaya çalışıyor. Bazı kesimler ise açılımları mali disiplinden uzaklaşma, popülist yaklaşım şeklinde değerlendirerek eleştiriyor; belli ki bu saatten sonra beklenti yönetiminin işe yaramayacağını göremiyor veya pozisyonları gereği kabul edemiyor. Onlar tartışır iken rekabet koşulları bozulmaya devam ediyor ve kayıtdışılık büyüyor, gelir dağılımındaki bozulma eğilimi hızlanıyor, borç-alacak zincirindeki sorunlar dayanılmaz boyutlara ulaşıyor, evdeki hesapların çarşıya uyması imkansızlaşıyor. Kozmetik yaklaşımlar ile beklentileri yönlendirmek bugüne kadar sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmış olabilir, fakat aynı şekilde devam etmesi artık mümkün görünmüyor. Türk Lirası'nın aşırı değerli konumunu korumasına bakarak devam edebileceğini düşünenler hayal görüyor. Türkiye tasarruf açığı ile birlikte cari açığını hızla aşağı çekecek politikaları devreye sokarak, kendi geleceği üzerinde söz sahibi olabilme kararlılığını göstermelidir. Bu önceliklerin ve tüm politikaların değişmesi yanı sıra peşinen bazı bedeller ödenmesini gerektiren bir durumdur. Ne tek başına mali disiplinden uzaklaşılması, ne de eski uygulamalarda bire bir ısrar edilmesi çözüm değildir ve sorunların ağırlaşmasını önleyemez. Faaliyet gelirleri azalıp ve borçları büyüyen birey ve kurumları bataklıkta çırpınmaya mahkum ederek işlerin düzeleceğini iddia etmek gaflettir, dalalettir. Birey ve kurumların ekonomik durumu nereye gidiyor ise Türkiye ekonomisinin gideceği yer de orasıdır! Olumsuzluklara sebep olan sorunlar ortadan kaldırılmadığı sürece potansiyel istikrarsızlık büyüyecek, kazanımlar kalıcı olamayacaktır... Korkunun ecele faydası olacakmış gibi yaşayanlara itibar etmeyin, güvenmeyin!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar