Portföy yatırımları da olmasa dövizi nereden bulacağız
Dış ticaret açığı temmuz ayında "sessiz sedasız" 8.8 milyar dolara çıktı. Bu, bir ayda şimdiye kadar oluşmuş en yüksek açık değil ama son dört yılın rekoru. Daha önce en yüksek aylık dış ticaret açığı 9.9 milyar dolarla 2013'ün temmuzunda verilmişti.
Dış ticaret açığındaki bu yüksek gerçekleşmeden cari denge de nasibini alacaktı ve aldı da nitekim. Cari işlemler dengesi temmuz ayında 5.1 milyar dolar açık verdi. Bu düzey, mayıstan sonra yılın en yüksek ikinci açığı.
Cari açık veriyorsak, verebiliyorsak bir yerlerden para buluyoruz demektir. Neyse ki artık pek dile getirilmeyen ekonomiyle ilgili bir şehir efsanesi dinledik yıllar yılı. "Cari açık veriyoruz ama finanse edebiliyoruz" diye ahkam kesenler de oldu, "Finanse ettikten sonra cari açık o kadar da önemli değil" diyenler de...
Oysa para bulunmadan cari açık verilemezdi ki... Şöyle ya da böyle bir şekilde para bulacak ya da borçlanacak ve cari açık verecektik. Paramız mı yok, borçlanamıyor muyuz, o zaman da elimiz cebimize, yani Merkez Bankası'nın kasasına gidecek ve gerekli kaynağı oradan sağlayacaktık.
Parayı nereden bulduk?
Temmuz ayında 5.1 milyar, ilk yedi ayda ise 26 milyar dolar cari açık verdik. Temmuzda 5 milyarı aşan cari açığa karşılık bulabildiğimiz dış kaynak yalnızca 1.8 milyar dolar. Dışarıdan para gelmeyince Merkez Bankası kaynağına yönelmiş ve banka rezervinden 2.4 milyar dolar kullanmışız.
Bir aylık verilerin çok önemi yok aslında. Yedi aylıkta ise çarpıcı sonuçlar dikkati çekiyor.
26 milyar dolarlık cari açığa karşılık finans hesabından 24.7 milyar dolar gelmiş. Neredeyse başa baş sayılır. Ama bu paranın kaynağı önemli.
Doğrudan yatırımla gelen para 4.3 milyarda kalmış, geçen yılla hemen hemen aynı.
Asıl para girişi portföy yatırımları kanalıyla. Geçen yıl 9.8 milyar dolar olan portföy yatırımları, bu yıl 18 milyar dolara yükselmiş.
Diğer yatırımlarda ise çok belirgin bir düşüş var. Bu yolla gelen döviz 10 milyar dolardan 2.4 milyar dolara inmiş.
Faiz işte bu yüzden düşürülemez
Yedi ayda portföy yatırımları kapsamında borç senedi ihracı yoluyla 14.5 milyar dolar borçlanmışız. Bu borçlanmanın 9.2 milyar dolarlık bölümünü hükümet gerçekleştirmiş.
9.2 milyar dolarlık borçlanmanın 5.7 milyarı yurtiçi, 3.5 milyarı yurtdışı borçlanmasından oluşuyor.
Ne var ki, yurtdışı borçlanması olan 3.5 milyar dolar, neti gösteriyor. Oysa yurtdışına 7.4 milyar dolar borçlanmış, 3.8 milyar dolar da geri ödeme gerçekleştirmişiz. Böylece net borçlanma 3.5 milyar olmuş.
Sayılar özetle böyle. Şimdi şu soruya yanıt aramamız gerekiyor: Bu koşullarda faizi aşağı çekersek, bu borçlanmayı sürdürebilir miyiz, sürdüremez miyiz?
Borçlanmaya duyduğumuz ihtiyacı azaltabilirsek; örneğin doğrudan yatırımlar gibi yatırımları artırabilirsek, örneğin cari açığın düşük oluşmasını sağlayacak şekilde dış ticaret dengesinde iyileşme sağlayabilirsek, yine örneğin turizmde eski parlak günlere dönebilirsek, tabii ki faizi düşürmemiz mümkün hale gelebilir.
Ama tabii ki faizi düşürmenin yabancı yatırımcıyı ilgilendirmeyen bir dizi başka boyutu da var, onları ayrı tutuyoruz.