Portföy girişi ve TCMB
Son iki yazıyı Fed ve TCMB para politikalarına, bugünden geleceğe dair perspektife ayırmaya çalışıyorum. Bu yazıyla da seriyi farklı bir pencereye evirmek niyetindeyim; portföy girişindeki artış TCMB’yi nasıl bir patikaya yönlendirir?
Mayıs ayının beklentinin gerisinde volatilite ve zayıf gündeminin ardından Haziran ayı beklendiği şekilde para politikası odaklı geçiyor. FOMC ve ECB’nin kamuoyu ile paylaştığı mesajların ardından TCMB’ye dair yol haritası çıkartmaya çalışıyoruz. Şu an için para politikasındaki duruş çoğunluğun konsensüsü üzerine “sıkı” olarak tanımlanıyor. Emsallerimiz olarak nitelendirilen diğer gelişmekte olan ülke para birimleri ile TL arasındaki faiz farkının bizim lehimize olması, içeriye portföy girişinin yani ‘’sıcak paranın” daha fazla giriş yapmasına da imkan tanıyor.
Eldeki beklenti çantasının içerisinde neler var? Yaz dönemi içerisinde enflasyonun mevsimsel etkilerin de yardımı ile birlikte bir miktar geri çekilmesi bekleniyor. Fed ve ECB gibi iki büyük para politikası otoritesinin kısa vadede gemilerini tersi yönde hareket ettirme ihtimalleri neredeyse yok denecek kadar az. Yani, beklenmedik bir dış şok olmadıkça, sınırlarımız ötesinde para politikamız açısından risk oldukça düşük. İçeride beklenti üzeri gelen ilk çeyrek büyümesinin ardından, TCMB değerlendirmesine göre, ikinci çeyrekte büyümedeki momentumun güç kazanarak devam etmesi bekleniyor. Ayrıca, iç talepteki artışın da belirginleşeceği yönünde düşünce hakim. Bu kısım önemli. Zira, iç talebin enflasyon üzerinde nasıl bir baskı kurabileceği henüz yüksek sesle tartışılmıyor. Ayrıca, yaz döneminde enflasyonun beklendiği şekilde geri çekilebileceğinin de kesinliği yok. Mayıs ayı verisinde, giyim fiyatlarındaki hesaplamadan doğan avantaj arındırıldığında, enflasyonun ana eğilimindeki iyileşme sınırlı kalmıştı.
Hikayenin buraya kadar olan kısmı ağırlıklı gelecek dönem içerikli. Biraz da bugünden konuşmakta fayda var. İçeriye ciddi anlamda portföy girişi gerçekleşiyor. TCMB’nin haftalık bazda açıkladığı verilere göre, yurt dışı yerleşik kişilerden, hisse senedi ve repo dahil DİBS varlıklarına 16 Haziran haftasında toplamda 1 milyar dolarlık giriş gerçekleşti. Son olarak böylesi bir girişi 15 Temmuz 2016 haftası verilerinde 1.3 milyar dolar ile takip etmiştik. Yıl başlangıcından bu yana açıklanan rakamların toplamı ise 5.6 milyar dolar. 2015 yılını kapattığımız 9.2 milyar dolardan bu yana yıl toplamı olarak baktığımızda en ciddi rakama işaret ediyor. Peki, portföy girişindeki momentum korunabilir mi? Kendimize has, geçmişte sorun olarak nitelendirilen hikayeler yeniden gündeme gelmedikçe, sıkı para politikası korundukça ve dışarıda risk algısını terse çevirebilecek bir başlıkla karşılaşmadıkça hızı azalmakla birlikte devam edebilir.
İçeriye bu denli yüksek portföy girişinin olduğu dönemde TCMB neden sıkı para politikasını korumak durumunda kalıyor? Sebebi çok net; hedefin üzerindeki enflasyon nedeniyle. Enflasyon hangi dönemin sonucu? Geçmişin. Kurdaki şoka karşı geç verilen para politikası tepkisi nedeniyle, bugün, likidite girişine rağmen fonlama maliyeti yüksek tutulmak zorunda kalıyor. Denklemde nereye geldik? Bir kez daha en başa.
Enflasyon açısından yerel para biriminin değeri, volatilitesi önemli. 12 Ocak sonrasında stabilizasyonu sağlamak adına atılan ciddi adımlar var. Ancak buna rağmen yurt içi yerleşiklerin döviz biriktirme eğiliminde çözülme yok. Geçtiğimiz hafta tüzel hesapların 1 milyar doların biraz üzerinde çözülmesine rağmen, neredeyse o kadar bireysellerin biriktirmeye devam etmesini izledik. Bu da TL’de değerlenmelerin sınırlı kalmasının ana nedeni.