Popülist liderler neden başarısız oluyor?
Yerel seçimler sona erdi. Seçim öncesi yapılan son anketlere bakıldığında sandıktan çıkan sonuçlar şaşırtıcı olmamakla birlikte, yine de Türk siyasetinde kayda değer bir değişime işaret ediyor. AKP'nin hala popülerliğini koruduğu aşikar olmakla birlikte, ekonominin yönetim biçimi kentlerde oy kaybetmesine neden oldu. Gerek Türkiye'nin iç siyaset görünümü gerek dünyadaki demokrasi anlayışı açısından bu seçimin sonuçları bize neler anlatıyor?
Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu olumlu yanlar var elbette; bunlardan biri, Türk demokrasisinin hala 'canlı' olduğunu göstermesi. Bunun doğru bir değerlendirme olduğunu düşünüyor musunuz?
“Canlı” biraz abartılı bir kelime olabilir, ancak son yıllarda getirilen kısıtlamalara rağmen, demokrasi belli bir seviyede işlemeye devam ediyor. Bu seçimi ilginç kılan, bir yerel seçim olmasıydı. Genellikle yerel seçimlerin odağında vatandaşların günlük yaşamını etkileyen çeşitli yerel meseleler yer alır. Bu seçimde en çok dikkatimi çeken hususlardan biri, yaşanan büyük heyecan ve gönüllü seferberlik hali oldu. İktidar partisinin seçimleri yerelden ziyade ulusal hale getirmeye çalışmasına rağmen, halkın yerel yönetimlerin kendileri için ne yaptıklarına bakmasının böyle bir eğilimi tahrik ettiğini tahmin ediyorum. İktidar partisi seçimi ulusal çapta bir hayatta kalma sınavı olarak gördü. Vatandaşların ise yerel yönetimlerden beklentilerine göre oy kullandıkları anlaşılıyor. Ayrıca, ekonominin gidişinden duydukları memnuniyetsizliklerini de ifade ettiler. Dolayısıyla 'canlı' çok güçlü bir ifade olabilir ancak Türk demokrasisi dışarıdaki gözlemcilerin çoğunun sandığından daha iyi durumda ve gelecekte de başarıyla işlemeye devam edeceği umudu sürüyor.
Bu, halk arasında demokratik bilincin gelişmesinin, hükümetin farklı kollarının ne şekilde çalışması gerektiğine ilişkin anlayışının bir yansıması mı?
Sanırım öyle. Demokrasinin işlemesi için birkaç koşulun birlikte işlemesini gerektirir. Bunların başında özgür ve adil seçimleri gerçekleştirecek kurumsal yapılar ile bir denetleme-dengeleme sisteminin varlığı geliyor. Diğer bir koşul ise örgütlenme ve kendini ifade etme yeteneğine sahip aktif bir vatandaşın varlığıdır. Son yıllarda Türk muhalefetinde, kendilerinin zayıf ve hükümetin güçlü olduğu ve siyasi bir değişime muktedir olmadıklarına dair bir teslimiyet duygusu gelişmişti. Bu seçimlerde, bir dizi gelişme bir araya geldi; ekonominin durumunun sağladığı itici güçle, bunlar siyasi değişimi teşvik etti. İnsanların seçime ilgisi arttı ve en azından Türkiye'nin belli başlı sanayi ve kent merkezlerinde oyların yönünde değişim yaşandı. Bu muhalefete moral verdi. Tüm bu süreç seçmenleri harekete geçirmenin ve siyasi değişim getirmenin mümkün olduğunu göstermiştir.
Şimdi ana eleştirilerin odağında sorunun seçim süreci değil, onu çevreleyen basın özgürlüğü veya meclis özgürlüğü vb. konular olduğu ileri sürülüyor. Acaba şu anda Türkiye'deki seçim sisteminin doğru işlediğinden söz edebilir miyiz?
Seçim süreçleri işliyor. Sözünü ettiğiniz özgürlükler elbette son derece önemlidir, ancak birçok hükümetin bazen onları sınırlama arzusuna rağmen, iletişim araçları o kadar yaygın ve çeşitlilik gösteriyor ki, hükümetlerin bilgi akışını kontrol altında tutması ya da kamuoyunu manipüle etmesi giderek daha olanaksız hale geliyor. Görebildiğim kadarıyla, pek çok insan artık bilgiyi sadece gazete veya televizyon kanallarından değil, internet üzerinden de alıyor. İnterneti engellemek ise neredeyse imkansız görünüyor çünkü onu durdurursanız, toplumsal hayat tamamen durabilir. Türkiye gibi bir ülkede, serbest piyasa ekonomisi ve temel demokratik altyapı hala şu veya bu şekilde varlığını koruyor, her şeyi kontrol etmek neredeyse imkansız. Bu, bazı iletişim ve ifade biçimlerine getirilen kısıtlamalara rağmen, vatandaşlara demokratik sürecin hala devam edebilmesi için birçok araç sunmaktadır.
AK Parti'nin neden bu kadar performans zaafı gösterdiğine geri dönelim. Gerçekten de sorun ekonomi gibi görünüyor. Bu bize popülist liderlerin, sadece Türkiye'de değil dünyada da ekonomiyi nasıl yönettiği hakkında neler söylüyor?
Bence Türkiye'nin yaşadıkları herkes tarafından dikkatle izleniyor, çünkü popülist hareketler ve popülist ekonomi dünya genelinde, örneğin Macaristan, ABD, İtalya, Polonya gibi birçok ülkede yükselişte. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin durumu popülist iktisadın sınırlarının ne olduğuna dair bir örnek teşkil etmekte çünkü popülist iktisat hükümetlerin seçmenlere cömertçe davranmalarına dayanıyor. Ancak bu siyaset, enflasyonist araçlar veya aşırı borçlanma yoluyla finanse edildiğinde, sürdürülebilirliğinin sınırları sorusu gündeme giriyor. Popülistleri iktidara getiren politikalar, aynı zamanda orta vadede - uzun vadeyi zaten göremezler- sonlarını getirebilecek politikalardır. Popülist iktisat politikaları uzun bir süre devam ettirilebilir nitelikte değillerdir.
Tabii, sürecin bizi götüreceği noktayı şimdiden öngöremiyoruz. Ekonominin hükümetlerin faaliyet gösterdiği tek etki alanı olmadığını unutmamalıyız. Ayrıca siyasi ve sosyal-kültürel alanlar da var. Bununla birlikte insanların hükümetlerin performansını değerlendirmesinde en ağırlıklı boyutların başında ekonomik boyutun geldiği konusunda sizinle hemfikirim. Türkiye'de olduğu gibi seçimlerin iktidarı meşrulaştırmanın başlıca aracı olarak kullanıldığı popülist sistemlerde, popülist liderlerin iktidarda kalmak için seçmenin desteğini korumaları gerekiyor, ancak popülist ekonomi bu desteğin süreye tabi olmadan sürdürülmesine izin vermiyor.
Türkiye'de vatandaşların bu yerel seçimlerde kullandıkları oy ile genel seçimlerde kullanacakları oy arasında bir farklılık var mı? Bir genel seçimde ideolojinin ekonominin önüne geçmesi söz konusu olur mu?
Değindiğimiz ekonomik kaygıların önemini koruyacağı kanısındayım. Ve Türkiye'deki duruma yeniden bakacak olursak, iktidar partisinin kampanyayı bir ulusal seçim havasında yürüttüğünü unutmamalıyız. Herkesin oyunu neye göre kullandığını tam olarak tahmin edemesek de, açıkça görülüyor ki, seçmenler ülkenin bekasının bu seçimlere bağlı olduğuna dair çağrıları benimseyip ekonomik sorunları göz ardı etmediler. Kanaatimce, eğer bugün genel seçime gidilseydi, seçmenlerin tercihi yaşadığımız yerel seçimdeki tercihlerinden önemli sapma göstermezdi. Belki Türk siyasetçileri seçimlerden şöyle bir ders çıkarabilirler: yerel seçimlerde yerel meselelere odaklanılmalıdır.