Politika faizi düşürülüyor ama krediler neden canlanmıyor?
Merkez Bankası, salı günü arka arkaya 4'üncü defa faiz koridorunun üst bantı olan ve marjinal fonlama oranı olarak da bilinen borç verme faizinde indirim yaptı. Böylece 24 Mart günü yüzde 10.75 olan borç verme faizi bugün itibariyle yüzde 9’a gerilemiş oldu. Bu kademeli indirim süreci boyunca Türk Lirası benzer para birimlerinden (Davutoğlu’nun azli sürecini saymazsak) daha farklı bir performans göstermedi, daha fazla değer kaybetmedi. Demek ki, uluslararası piyasalar TL’nın bugünkü nominal faiz seviyesini risk-getiri bakımından hâlâ uygun görmekteler. Son indirim sonrası yapılan yabancı analist yorumları da bu seviyelerin tedirgin edici olmadığı ve hatta önümüzdeki 1-2 ay daha indirimlerin devam etmesinin beklendiği şeklinde. Dünyada 10 trilyon doların üzerinde bir tahvil stoğunun getirisinin negatif olduğu, Almanya 10 yıllıklarının faizlerinin negatife döndüğü ve ABD 5 yıllıklarının ise yüzde 1 seviyelerine gerilediği bir global konjonktür ortamında (nominal de olsa) TL faizlerinin getirisinin çok düşük olduğu iddia edilemez.
Ancak faizlerdeki indirime rağmen neden kredi faizleri yeterince düşmüyor ve neden bankalar kredi hacimlerini artıramıyorlar?
Son 4 ayda gerçekleştirilen 175 baz puanlık indirime karşın, MB ihtiyatlı bir politika izleyerek ortalama getiriyi aynı miktarda düşürmüyor. İlk indirimin başladığı 25 Mart'tan önceki 4 hafta boyunca yüzde 9 civarında oluşan ortalama fonlama maliyeti Salı günü itibarıyle yüzde 8.38 oldu. Fiili indirim sadece 60 baz puan kadar. Böyle olunca da, indirimlerin kredi faizlerine etkisi de kısıtlı kalıyor. Merkez Bankası’nın haftalık verilerine göre 25 Mart-10 Haziran arasında yeni açılan ihtiyaç, taşıt ve konut kredilerinin faizlerindeki gerileme yaklaşık 60-70 puan kadar. (Ticari kredilerde ise her ne kadar gerileme biraz daha fazla gibiyse de, bu veri haftadan haftaya çok fazla oynaklık göstermekte.)
Esasen (MB’nin konuyla ilgili çalışmalarında gösterildiği gibi), ortalama fonlama faizinden daha çok faiz koridorunun üst bantında yapılan indirimin piyasa faizlerinde etkili olması beklenir. Nihayetinde, bankalar her zaman marjinal olarak MB’nin “borç verme” faizinden borçlanabilirler. Bu şekilde geçici bir kaynak yaratarak kredi verebilirler. Günün sonunda da verdikleri krediler mevduat olarak bankacılık sistemine geri döneceği için sistemdeki fon dengesi sağlanmış olur. Ancak bazı bankalar mevduat tabanlarının çok üzerinde kredi vermiş iseler (ki sistemdeki kredi/mevduat oranı rekor seviyelere çıkmış durumda), o zaman kendilerini devamlı surette ve yüksek montanda bankalararası piyasadan fonlayamazlar.
Kredi faizlerindeki düşüşün kısıtlı kalmasının bir başka sebebi de bankaların takipteki alacaklar ve batık kredilerinin son dönemde artmış olması. Kârlılıklarını korumak amacıyla bankalar ister istemez kredi-mevduat arasındaki faiz marjını bir miktar açmak durumunda kalıyorlar.
Bugünlerde senelik kredi artış hızı yüzde 10.2 civarlarında. Bu, Türkiye ekonomisinin yüzde 4.8 küçüldüğü 2009 senesinden beri görülen en düşük kredi artış oranı. (Buna rağmen 1. çeyrekte yüzde 4.8 gibi oldukça iyi sayılabilecek bir oranda büyümüş olmamız da ilginç!) Kredi talebinde (özellikle yatırım iştahındaki zayıflık nedeniyle) bir daralma meydana gelmiş olması kredilerdeki yavaşlamayı bir ölçüde açıklayabilir. Ancak, bu dönemde özellikle özel sermayeli bankaların kaynak kısıtı, risk algılaması, sermaye yeter(siz)liği, fiyatlama vs. gibi nedenlerle gerçekleştiremedikleri kredilendirme faaliyetlerinin giderek artan oranda kamu bankaları tarafından üstlenildiğini görüyoruz. 3 yıl önce kamu bankalarının toplam TL krediler içindeki payı yüzde 27 seviyesindeyken, bugün itibarıyle bu oran yüzde 31’e yaklaşmış durumda. Döviz kredilerinde bu durum daha da belirgin. 3 yıl önce yüzde 20 olan kamu bankalarının döviz kredisi payı bugünlerde yüzde 25.3. Kamu bankalarının durduk yerde artan piyasa payı, bir yerlerde bir şeylerin doğru gitmediğinin de bir göstergesi sayılabilir. Ayrıca kredilere hız verirken kamu bankalarının ne kadar basiretli bir tacir gibi hareket ettikleri tartışılabilir!