Plastikçilerin gözü kulağı PETKıM'de...
ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] Türk Plastik Sanayicileri Vakfı (PAGEV) Başkanı Selçuk Aksoy, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) Başkanı Timur Erk'in imzalarını taşıyan bir "elektronik mektup" aldım (27 Mart 2008). Kimya sektörünün üretim ve ticaret kanatlarını temsil üç önemli kuruluşun başkanları diyorlar ki: PETKİM'in özelleştirilmesi bir an önce tamamlansın. Neden? Çünkü, şimdiye kadar bu işletmeye yeni yatırım yapılmadı. Yerli ve yabancı özel sektör "devlete rakip çıkmaya cesaret edemediği" için yatırımdan kaçındı. PETKİM piyasa düzenleyici rolünü de yitirdi. Özelleştirildiği takdirdeyse, "ülkemize önümüzdeki 5 yıl içinde en az 20 milyar dolarlık yatırım çekilecek. Başkanlara göre, plâstik sektörünün gündeminde PETKİM ilk sırada. İki nedeni var: Kimya sektörüne yerli hammadde sağlayan "çok önemli" bir kuruluş. Plâstik sektörü büyüklük ve ihracat yönünden kimya sektörünün başaktörlerinden biri. Dolayısıyla sektörün "gözü kulağı" da, halen idari yargıda bulunan satış işlemi hakkında verilecek son kararda... "Gözü kulağı" son kararda olan başka bir kuruluşu da hatırlatalım. Petrol-İş Sendikası'nın, son özelleştirme işleminin iptali istemiyle Danıştay nezdinde açtığı iki ayrı davada yargı süreci devam ediyor. Sektörün önemi Mektuba dönersek, Başkanlar özetle diyor ki: PETKİM bugünkü kapasitesiyle plâstik sektörünün hammadde ihtiyacını karşılamaktan uzak. 2007'de bu ihtiyacın yüzde 83'ü ithalatla giderildi (7 milyar dolar). Hammaddede dışa bağımlılık gittikçe artıyor. Türkiye Çin ve İtalya'dan sonra en büyük plâstik hammaddesi kullanıcısı, aynı zamanda en büyük ithalatçı (2010'da 21 milyar dolar). Hammadde açığını kapatmak için gerekli yatırımların önündeki "en büyük engel" de PETKİM'in özelleştirilememesi ve petro-kimya sektörünün rekabete açılamaması. Bu sorunlara rağmen, plâstik sektörü 2007'de yaklaşık 5 milyon tonluk işleme kapasitesine erişmiş. Ekonominin "en hızlı büyüyen" ve "en fazla katma değer yaratan" sektörü olmuş. Yıllık ortalama yüzde 15 hızla büyüyor ve 2013 yılında 13 milyon ton işleme kapasitesiyle Almanya'nın yanında Avrupa'nın "en büyüğü" haline gelecek. Başkanlar, PETKİM'in yılda 50 milyar dolarlık üretim hacmine erişen kimya sektörü için taşıdığı "büyük önemi" ve İran ile Körfez ülkelerindeki atılımları vurgularken, Türkiye'nin bu alanda bölgesel güç olma şansını da özelleştirme şartına bağlıyorlar: "...plâstik sektörünü 2014 yılında 40 milyar dolarlık üretim, 16 milyar dolarlık katma değer, 12 milyar dolarlık doğrudan olmak üzere en az 20 milyar dolarlık ihracat gücüne ulaştırmak zor değil." Petrol-İş aynı kanıda değil! Mektubu genişçe yansıttım. Ama, sektörde sadece "sermaye" yok. "Emek" de var. Bu kesimin örgütü Petrol-İş Sendikası özelleştirmeye karşı başından beri hukuk mücadelesi sürdürüyor. Sendika Başkanı Mustafa Öztaşkın, 27 Mart'ta yaptığı açıklamada bakın ne diyor: "PETKİM'in özelleştirilmesiyle Türkiye petro-kimya ürünleri pazarını kaybetme tehlikesiyle karşılaşacak; Petro-kimya ürünleri politikasını izleme şansını yitirecek. Özelleştirme, özellikle de yabancılaştırma, yatırımların genişlemesi yerine petro-kimya üretiminin düşürülmesine yol açabilecek. Üretimin tek olduğu bir yerde fiyatları tekelci şirket belirleyecek, yüksek kâr payı dışarıya transfer edilecek. Üretimdeki olası düşüşler işten çıkarmalara yol açacak." Görülüyor: Üretim zemininde buluşan ve bir anlamda "kader birliği" eden iki kesim arasındaki çıkar ve düşünce mesafesi özelleştirme söz konusu olduğunda ne kadar açılıyor. Bu, son derece doğal! Eh, amaç "kamuoyunun" PETKİM meselesini doğru anlaması ve kavramasıysa, ilgili bütün tarafların düşüncelerini bilmek de, hakkı... İşte, "karşı görüşü" de yansıttım. Takdir, kamuoyunun...