Plastik Krizi’ni sanat anlatabilir mi?
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın bu yılki Bienal konusu “Yedinci Kıta.” Büyük Okyanus’a kadar ulaşan plastik atıklar 3.4 milyon kilometre kare büyüklüğe erişti, 7 milyon ton ağırlığında bir bulamaça dönüştü. Uzun yıllar boyunca derelerden nehirlere, oralardan denizlere, okyanuslara karışan, yok olmayan plastik atıklar “adeta” yeni bir kıta oldu… Ne var ki Bienal için seçilen tema, Bienal’in yapıldığı ülkenin çevre yönetimi, özellikle de plastik atık konusunda sorunlu olduğu gerçeğini de gündeme taşıyor.
WWF Dünya Doğa Vakfı’nın “Plastik Kapanından Çıkış” başlıklı raporuna (2018) göre Akdeniz’deki atıkların yüzde 95’i plastik maddeler: Bir kilometre karede 5 milimetreden küçük 1 milyon 250 bin plastik parça. En çok plastik atık Türkiye’den (günde 144 ton). İkinci sırada İspanya (126 ton), sonra İtalya (90 ton), Mısır (77 ton), Fransa (66 ton) geliyor. Akdeniz kıyı turizmi, atıkların her yıl yüzde 40 artmasına neden oluyor. https://bit.ly/2lCUIiC
Aynı vakfın 2019’da yayınlanan “Plastik selini durdurun: Akdeniz ülkeleri denizlerini nasıl kurtarabilir?” başlıklı raporunda ise: “Akdeniz bölgesinde atık yönetimi dışında kalan plastik çöplerin yüzde 43’ü Mısır, yüzde 19’u Türkiye, yüzde 7.6'sı İtalya kaynaklı. Türkiye’den Akdeniz’e plastik atıkların denize ulaştığı noktaların başında Ceyhan - Seyhan havzaları geliyor. Bu bölgeden günde kişi başı ortalama 31.3 kilo plastik atık Akdeniz'e karışıyor. Listenin ikinci sırasında 26 kilo ile Barcelona, sonra 21 kilo ile TelAviv var. İzmir bölgesi 7.2 kilo ile listede.” https://bit.ly/2IsUBxK
Greenpeace’in 2016-18 döneminde plastik atık sorununu değerlendirdiği raporda (2019) Türkiye’nin adı 8 kez geçiyor: “Türkiye’nin plastik atık ithalatı 2016’dan itibaren “her ay” 4 bin ton artarak 2018’de “her ay” 33 bin tona yükseldi. 2018 ortasında ithalat “her ay” 20 bin tona geriledi ve o düzeyde kaldı. Ancak, 2018 Ekim’den itibaren İngiltere’den 10 bin ton atık ithal edilmeye başlandı.” Bu atıkların ne kadarının nasıl işlendiğine, nasıl dönüştürüldüğüne ilişkin açık bilgiye rastlamıyoruz. https://bit.ly/2J2BuNx
Dünyanın başında zaten –çözümü mümkün görülmeyen- bir İklim Krizi var. Plastik atıkların ulaştığı muazzam boyutun da nasıl çözüleceği belli değil. Çünkü sorun, Büyük Okyanus’ta –çok fazla uzaklarda bir yerlerde- biriken atıklarla sınırlı değil. Bunlar, her yerde. Marmara Denizi’nde de… Böyle bir çevre felaketinin varlığına –nihayet- dünya kamuoyu farkına varabildi. Oysa uzmanlar, bilimciler yıllardır anlatmaya çalışıyordu. Ama hâlâ önemini anlamayanlar, ilgilenmeyenler, hatta reddedenler çoğunlukta. Konuya dair anlık olumlu girişimler, birer Instagram, Facebook görseli olarak kalmaya mahkum.
Sanatçılar da, İklim Krizi’ni ve onunla eş zamanlı diğer çevre krizlerini kendi yaratıcılıklarına göre işliyorlar. Hepsinin “rock yıldızı”, dünya çapında tanınan (Berlin’deki stüdyosunda 120 kişilik ekibiyle çalışan) Danimarkalı tasarımcı, mimar, yerleştirme “sihirbazı” Olafur Eliasson… 2003’te Londra’da henüz yeni hizmete girmiş Tate Modern çağdaş sanat merkezinde aynalar ve turuncu ışıkla yarattığı “güneş” yerleştirmesi o kadar sıradışı ve yenilikçiydi ki bir yılda 2 milyon kişi görmeye gitti. Eski elektrik santralinden bozma yeni çağdaş sanat merkezi, Eliasson sayesinde sanat dünyasının dikkatini çekti. Sanatçı, daha o tarihlerde henüz konuşulmaya başlanan İklim Değişikliği konusunu yapay güneşiyle sanat gündemine taşıdı.
Eliasson, aradan geçen yıllarda iklim ve çevre konusunda özgün, yaratıcı, yenilikçi eserler sundu dünyaya. Örneğin, 2015’te Kuzey Buz Denizi’nden getirttiği 12 buzul parçasını Paris’in orta yerinde, Fransız ulularının mezarlarının bulunduğu Pantheon Binası’nın önünde erimeye (ölüme) bıraktı. Bu girişimin tarihi önemliydi: O günlerde Paris’te İklim Değişikliği Taraflar Konferansı toplanıyordu (COP21). Sanatçı, aynı etkinliği Aralık 2018’de Londra’da Tate Modern önünde tekrarladı. Buzullar, herkesin gözünün önüne eriyip yok oldular. [Sanatçı, bu gösteriyi ilk kez 2014’te Kopenhag’da yapmıştı].
Benzer bir yaratıcı-yenilikçilik Avusturyalı fotoğraf sanatçısı Andreas Franke’nin denizin 40 metre altında “açtığı” sergi: 24 fotoğrafı, “Plastik Denizinde Boğulan İnsanlar.” Sergi mekanı olarak, Florida açıklarında bir ABD savaş gemisi batığını seçti. Dalmayı bilenler aşağıya inip, moralleri bozulup yukarıya çıkıyorlar.
Başka bir medyatik “yerleştirmeyi” Amerikalı sanatçı Justin Brice Guariglia, New York’ta parklara, yol kenarlarına 10 tane “sahte dijital trafik uyarısı” dikerek yaptı. Güneş paneliyle gündüz enerji toplayan dijital trafik (!) levhalarında geceleri şu yanıp-sönen cümleler İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça okunuyordu: “Yol üzerinde Küresel Isınma çalışmaları vardır. İlerde, saçma sapan hava koşullarına hazırlıklı olun. İklim Krizi uyarılarına aldırış etmemek, öldürür.”
Ve, siz bu satırları okurken, 20 – 27 Eylül arası dünya çapında İklim Grevi Haftası olacak. 23 Eylül’de New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres yönetiminde İklim Eylem Zirvesi yapılacak. İklim Krizi’ni dünyaya anlatma konusunda şimdiye kadarki en dikkat çeken 16 yaşındaki İsveçli öğrenci/eylemci Greta Thunberg de orada olacak. Geçen gün ABD Senatosu İklim Krizi Grubu’na yaptığı konuşmada sözünü sakınmadı: “Beni ve bizi ne kadar takdir ettiğinizi söylemenize gerek yok. Bunu istemiyoruz. Bizi buraya davet edip, ne kadar etkilendiğinizi söylemeniz bir şeye yaramıyor. Eğer bu konularda ne yapılacağına dair öneri istiyorsanız, bilimcileri davet edin. Onlara sorun, bize değil. Biz, bu konuda bilimin sesinin duyulmasını istiyoruz. Samimi olduğunuzu biliyorum, ama bu yetmez maalesef.”