Planlamayı başaramayan, başarısızlığı planlar.
Kaynağını bilemediğim, ancak çok beğendiğim için de devamlı kullandığım bir deyiştir bu. İşin doğrusu, hala bu konuda kendime eziyet eder bir durumda olduğum için de hiç aklımdan çıkmıyor. Planlamadan yaşamanın vereceği keyif ortada," boş ver planı, hele bir görelim yarın ne gösterecek bize, ona göre dümen tutarız " diyebilmenin getirdiği rahatlığı da inkâr edecek değilim.
Ancak işler çoğalıp, giyilecek şapkaların sayısı arttığında ve her biri için, hiç de geri kazanımı olmayan bir kaynak " Zaman " kullanıldığında, işlere farklı pencerelerden bakmanın zamanı geldi diyoruz. " Ben hiç planlama yapmam, rüzgâr nereden eserse ona göre davranırım " diyenlere hiç katılmadığımı belirtmem gerekli. Hatta ara sıra bazı iş insanlarımız bile planlamanın sıkıcılığından dem vuruyorlar. İşin garibi şu ki, onlar ne kadar rahat olmaya çalışırlarsa çalışsınlar, arkalarında onlar için çalışanlar ordusu (sayıları hiç de önemli değil), planlı programlı olmak ihtiyacını hep hissediyor. Zira erenlerin her aklına geldiği zaman " şu iş ne oldu, bu iş ne aşamada " diye sorduğunda verecek cevapları hazırlamak için zaman gerekli. Bunca iş arasında hangisine zaman denilen bu en kıymetli kaynatan ne kadar tahsis edeceğiz. Kâğıt üzerinde veya elektronik ortamda olmasa bile, aklımızın bir kenarında bunlarla ilgili detaylar, eyleme geçirilmek üzere bekleşip duruyor olacaklar.
İhracat dediğimiz şu işimizin de yapılması gerekenler listesi upuzun bir iş zinciri oluşturuyor. Bu zincir de, işletmenin ihracata hazırlanmasından başlayıp, müşteri bularak ihracatın gerçekleştirilmesine ve oradan da tahsilâta kadar uzanan bir zincir. Ayrıca bu zincirin içerisine sizden başka müdahale eden bir dolu kişi ve işletme de var. Gümrükçünüz, nakliyeciniz, bankacınız, sigortacınız diye saymaya devam edersem moral bozucu olurum herhalde. Bu kadar kişi ve işletmenin bir arada ve birbirinden etkilenen bir biçimde çalışarak yapılan ihracat işinde, gelinde siz planlama yapmadan çalışın.
Olmaz mı? Olur, hem de hiç problem çıkmadan da olabilir. Amma bir kez sorun çıkmadı diye, hiç çıkmayacak rehavetine kapılırsak sonumuz pek de hayırlı olmaz.
Dostumuz ihracat bağlantısını yapmış, akreditifli ödeme güvenlidir diye duyduğu için de ödeme şeklini öyle bağlamış. Gel gelelim, yurt içinden kaymaklı bir iş gelince de, ihracat işini biraz erteleyip onu yapıvermiş ve ihracat işine dönmüş. Ancak ihracat işi ona sırtını dönmüş de haberi yok. Zira akreditif şartı olan yükleme süresini tutturamıyor. Belirlenen yükleme süresinde de yükleme yapamayınca, doğal olarak bankadan parasını alamıyor. Üstüne üstlük bankaya vermesi gereken belgelerde de hatalar varmış.
Geç yüklemenin nedeni belli " Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan oldu " da, belgelerdeki hatalar neyin nesi? İhracat işine bakan çalışanı işten ayrılmış, patron dostumuz da bu işten anlayan başka birisine " son dakika " uygulaması yaptırarak belgeleri hazırlatmış. Sakın, " ben böyle davranmam " demeyin. Böyle davranıp, akreditifi okumadan, iş planı yapmadan, neler yapması gerektiğini bilmeden hareket eden o kadar çok esnafımız var ki şaşırırsınız.
Hiç kimseyi veya hiçbir ödeme şeklini kötülemiyorum veya olumsuz bakmıyorum. Eleştirdiğim şey farklı, atacağımız adımların neler olduğunu ve ne zaman hangisini atmamız gerektiğini bilmeden adım atanları, yaptığı işin içine girmesi gereken unsurları hesap etmeyenleri ve plan yapmadan ihracatın hiç sorunsuz yürüyeceğini zannedenleri eleştiriyorum.
Başlığımızda olduğu gibi; " Planlamayı Başaramayan, Başarısızlığı Planlar."