Piyasanın yeni normali 'İngiliz anomalisi'
Finansal anomaliler çok sayıda yatırımcının para kaybetmesine yol açıyor.
İngiltere’nin AB’den çıkışına yatırımcılar hazırlıksız yakalandı. İngiliz Sterlini’ndeki hareketlerden bu durum açık biçimde görülüyor. Bugün hayal kırıklığı yaşayan yatırımcılar referandumdan önce gereksiz riskler aldılar. Sterlin gibi majör bir para birkaç saat içinde yüzde 15 civarında düşünce, risk yönetimini yapmayan yatırımcılar doğal olarak büyük zararlar yazdılar.
Finansal piyasa anomalileri, teoriler tarafından tahmin edilemeyen zaman serileri olarak tanımlanabilir. İngiltere’nin AB’den çıkışı gibi senaryo analizlerinde yer almayan olaylar finansal varlıklardaki fiyatlamaları sert biçimde etkiliyor. Nassim Nicholas Taleb’in ‘Siyah Kuğu’ adlı kitabında da belirttiği gibi, finansal piyasalarda nadiren görülen siyah kuğu olaylar göz ardı ediliyor. Oysa 1987’den beri hemen her sene piyasaları sarsan bir olay yaşandı. 1987’de Amerika’da borsa endeksleri çöktü. 1989’da ABD’de tasarruf ve kredi kurumları battı. Yatırım yapılabilir seviyenin altındaki çöp tahvillerin piyasası yerle bir oldu. 1991’de başlayan Körfez Savaşı dünya piyasalarını dağıttı. 1994’de ABD’de faizler hızla yükseldi. Bu yükseliş gelişen ülkeleri krize soktu. Türev enstrüman piyasalarında büyük kayıplar yaşandı. 1997’de Asya Krizi başladı. 1998’de Rusya borçlarını ödeyemeyerek moratoryum ilan etti. Yine 1998’de ABD’de dönemin en büyük hedge fonlarından birisi olan LTCM battı. Bu iflas piyasadaki likidite koşullarını bozdu. Kredi piyasalarındaki risk primleri hızla yükseldi. 1999’da büyük Merkez Bankaları’nın operasyonları sonucunda altın fiyatı çöktü. 2000’de ABD’de teknoloji hisselerinde büyük satışlar yaşandı. Nasdaq endeksi kısa sürede yüzde 50 düştü. 2001’de New York’ta terör saldırısı yaşandı. Dünya piyasaları sallandı. Arjantin temerrüde düştü. 2002’de ABD’de muhasebe skandalları ortaya çıktı. Enron ve WorldCom gibi şirketler battı. Şirket tahvilleri piyasası dağıldı. 2003’te İkinci Körfez Savaşı başladı. 2004’te petrol fiyatı tarihi zirveye yükseldi. 2005’te ABD’de General Motors ve Ford gibi sembol şirketlerin kredi notları çöp seviyesine indirildi. Şirket tahvilleri piyasasında anormal fiyat hareketleri görüldü. 2006’da gelişen ülke piyasalarında büyük bir satış dalgası yaşandı. 2007’de ABD’de emlak krizi başladı. 2008’de yatırım bankası Lehman Brothers’ın batmasından sonra küresel finans sistemi çöktü. 2009’da dünya ekonomisi resesyona girdi. Büyük Merkez Bankaları finansal sistemi kurtarmak için tahvil alım programları açıkladılar. 2010-2012 döneminde euro bölgesi borç krizi piyasaları kasıp kavurdu. 2013-2014 dönemine Rusya-Ukrayna savaşı ve Rusya’daki finansal kriz damga vurdu. 2015’te İsviçre Merkez Bankası’nın müdahalesi sonucunda güvenli liman olarak görülen İsviçre Frangı bir günde yüzde 30 yükseldi. Fed 11 yıl sonra 2015’te faizi artırdı. Yine 2015’te petrol fiyatı yüzde 60 düştü. 2016’da İngiltere AB’den çıktı. Sterlin otuz sene önceki seviyesine indi.
Finans teorisinin ‘anomali’ olarak gördüğü fiyat hareketleri, yukarıda sıraladığım olayların da etkisiyle piyasalarda ‘yeni normal’ oldu. Yatırımcılar tarafından genelde önemsenmeyen tahviller, bu geniş zaman diliminde iyi performans gösterdi. Daha yakın geçmişe bakarsak; 2009’dan beri dünyada enflasyonun yükseleceğini, faizlerin artacağını söyleyen bir kesim var. Bu grup hala, ‘Dünyada faizler daha fazla düşmez. Tahvil balonu çöker’ argümanına sarılıyor. Faizlerin çok düşük olması; faizlerin daha da düşmeyeceği ve tahvillerin daha fazla kazandırmayacağı anlamına gelmiyor. Deflasyon beklentisiyle ve ‘tahviller güvenli liman’ düşüncesiyle yatırımcılar negatif faizli tahvilleri bile alıyorlar. Faizlerin daha uzun süre düşük kalacağını düşünüyorum. Olası artışlar da kademeli olur. Geçen sene, ‘Faizi ilk olarak İngiltere Merkez Bankası artırır’ yorumu yapılıyordu. İngiltere’de artık, ‘Faiz indirimi, negatif faiz, tahvil alım programının genişletilmesi’ gibi konular tartışılıyor. İngiltere Merkez Bankası’ndan temmuzda bir müdahale kesin gelecek. Avrupa Merkez Bankası faizi indirebilir. Japonya kuvvetle muhtemel yeni adımlar atacak. Fed faiz artırımını erteliyor. Son otuz yıla bakıldığında, tahvil ağırlıklı bir portföyün getirisinin, hisse senedi ağırlıklı bir portföyün getirisinden daha yüksek olduğu görülüyor. Tahvil ağırlıklı portföyün riski de düşük. Tahvil ağırlıklı portföyün getirisinin yüksek, riskinin düşük olması bir anomali değildir. Yeni normal dönemin finansal varlıklar üzerindeki etkileri devam edebilir. Bu nedenle portföylerde tahvillerin yer alması gerektiğini düşünüyorum.