Piyasaların istediği, faiz artışı değil, güvenin sağlanması…
Merkez Bankası’nın 300 baz puanlık sıkılaşmasına rağmen Türk lirasındaki yangın tam olarak sönmedi. Türk lirasındaki sınırlı değer artışını fırsat olarak gören yatırımcıların satışları Türk lirasındaki değer kaybını sınırladı.
Piyasaların verdiği mesaj Türk lirasındaki zayıflığın mevcut faiz seviyesinden değil güven eksikliğinden kaynaklandığını gösteriyor. Küresel yatırımcılar Türkiye’nin yeni dönemde 'faiz düşerse enflasyon düşer' diye özetlenebilecek Neo-Fisherian bir para politikası uygulayabileceğinden endişe ediyor.
Neo-Fisherian görüş klasik para politikasının tersine bazı durumlarda faiz artışlarının enflasyonu düşürmeyeceğini, tam tersine artıracağını savunuyor. Bu görüşe göre enflasyonun düşürmek isteyen bir Merkez Bankası gerektiğinde faizleri indirebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni dönemde faizlerin düşeceğine işaret eden Londra konuşmasını yeni dönemde Merkez Bankası’nın Neo-Fisherian politikaları deneyebileceğinin işareti olarak gören yatırımcılar geçtiğimiz haftalarda Türkiye varlıklarında sert bir satış dalgası başlattı.
Doların güçlendiği ve ABD faizlerinin yükseldiği bir konjonktürde gelişmekte olan piyasalara zaten temkinli yaklaşan küresel yatırımcı Türkiye varlıklarındaki pozisyonlarını azaltmaya başladı. Bu satış dalgasına uzun süre dayanamayan Merkez Bankası olağanüstü toplantıya giderek geç likidite faizini 300 baz puan artırarak %16,5’e çekti.
Faiz artışı sonrası Türk lirası tahmini %4-5 bandında bir reel faiz ile Rusya’dan sonra en yüksek kısa vadeli reel getiri sağlayan para birimi oldu. Buna rağmen Türk lirasındaki yangın tam olarak sönmedi. Yeni dönemde izlenecek ekonomi politikalarına yönelik belirsizlikler yatırımcıların Türkiye varlıklarında hak etmediği kadar yüksek bir risk primi fiyatlamasına yol açıyor.
Bozuk dış dengesi, yüksek dış finansman ihtiyacı, kontrolden çıkmış enflasyonu ve geleceğe yönelik bütçe açığı endişeleri nedeniyle Türkiye gibi bir ülkede Neo-Fisherian politikaların başarıyla uygulanma şansını çok düşük görüyoruz.
Ancak son faiz artışı sonrasında yaşanan gelişmeler, güveni sağlamanın yolunun ilave parasal sıkılaşmadan değil piyasalarla iletişimi artırmaktan geçtiğini gösteriyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın geçtiğimiz pazar akşamı bankacılarla, haftanın ilk iki günü Londra’da yatırımcılarla görüşmeleri doğru yönde atılan adımlar olarak görüyoruz. Güvenin yeniden sağlanması başarılırsa Türkiye varlıklarındaki risk primlerinin hızla gerilediğini görebiliriz.