Piyasaların anahtarı FED'de
UZMAN GÖRÜŞÜ / Serhan YENİGÜN / Finansinvest
Yaklaşık olarak bir buçuk yıldır ucuz para ve yüksek likiditenin tadını çıkartan piyaslar, bu durumun devam edip etmeyeceğini anlamak için gelecek hafta FED'i izleyecek. Son bir aydır artan beklentiler FED'in 3 Kasım akşamında yüksek tutarda yeni bir tahvil alım programı açıklaması yönünde. "Parasal Gevşeme II" şeklinde isimlendirilen yeni bir faza geçilmesini bekleyen piyasalar bir süredir bu beklentiyi fiyatlıyordu. Burada toplam tahvil alım büyüklüğünün ne olacağı kritik bir önem taşımaya başladı. İlk tahminler ve yorumlar 500 milyar dolardan 2 trilyon dolara kadar son derece büyük bir alım programına işaret ediyordu. Ancak, bu haftanın ortalarında FED'in 500 milyar doların altında bir alım yapabileceğine dair spekülasyonların da dile getirildiğini, hatta bu yorumların kar satışlarına neden olduğunu izledik. Son derece kritik ve her türlü spekülasyona açık olan bu konunun netleşmesi için gelecek hafta Çarşamba akşamına kadar beklememiz gerekiyor. Dolar'ın değeri üzerinde etkili olabilecek bu gelişme nedeniyle, toplantı sonuçları açıklanana kadar hemen hemen tüm varlık sınıflarında ve küresel piyasaların tamamında yüksek volatilite sürebilir.
Ek olarak, bugün öğleden sonra ABD'de ilk kez açıklanacak olan 3. çeyrek GSYİH büyüme rakamının da kritik bir önem taşıdığını belirtmek gerekiyor. FED'in büüyüme konusundaki endişeleri ve son dönemde attığı tüm adımların bu alandaki mücadelesinin bir ürünü olduğu biliniyor. Bugün saat 15:30'da açıklancak verinin %2 olan beklentilerden sapması, Çarşamba akşamı açıklanacak kararlara ilişkin spekülasyonların da çeşitlenmesine ve gelecek haftanın ilk üç gününün son derece hareketli geçmesine neden olabilir. Yatırımcıların bu volatil ortamda yaşanabilecek fiyat dalgalanamalarına karşı kendilerini hazırlamaları ve pozisyonlarını yakından kontrol etmeleri gerekiyor.
FED'in alacağı kararların kısa vadeli etkilerini bir kenara bırakarak, boyutu ne olursa olsun herhangi miktarda bir tahvil alım programı açıklanacağını dikkate aldığımızda şunları söyleyebiliyoruz. Ucuz para / yüksek likidite dönemi sürecek ve riskli varlıklar üzerindeki destekleyici etkisi devam edecek. Bu konuda zaman zaman dalgalanmalar yaşansa da kriz etkilerini geride bırakan ve yatırım yapılabilir yeni alanlar arayan sermayenin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik ilgisi de sürecektir. Bu nedenle, özellikle de bazı kritik makro-ekonomik, politik ve sosyal alanlarda önemli artıları olan Türkiye, küresel yatırımcıların ilgi odağında kalmaya devam edebilir.