Piyasalardaki coşkunluk nereye kadar
Büyük merkez bankalarının şahin söylemlerine ve aksiyonlarına rağmen küresel piyasalardaki pozitif hava sürüyor. Hazirandan beri bu kurumlardan gelen agresif mesajlara yüksek getirili ve riskli piyasalar pek takılmadı. Örneğin Draghi’nin 27 Haziran’da Sintra’da yaptığı şahin açıklamalardan bu yana, euro bölgesindeki riskli ülkelerin tahvil faizleri düşüyor. Bu iyimserliğin ardındaki faktörler; riskli ülkelerin anapara ve faiz ödemeleri takviminin önümüzdeki iki ay rahat olması ve genel yaz rehavetidir. Önümüzdeki iki haftada, euro bölgesi ülkelerinin yapacağı anapara ve kupon ödemelerinin toplamı yaklaşık 100 milyar eurodur.
Güz aylarında euro bölgesindeki riskli ülkelerin tahvil faizlerinde bir yükseliş olabilir. İç politikadaki sorunlarını çözemeyen İtalya bu dönemde yine odak noktası olur. Tahvil faizlerindeki düşüşlerin ve finansal koşulların destekleyici olması, para politikasının sıkılaştırılması konusunda Avrupa Merkez Bankasını (AMB) motive ediyor. AMB, tahvil alımlarının azaltılması hususunda piyasaları ekim ayına yönlendirmeye devam edebilir. Tabii son bir ayda kullanılan şahin ifadelere EUR/ USD paritesi tepkisiz kalmadı. Parite kritik seviye olan 1.15’i geçti. Bir ay vadeli euro-alım opsiyonlarına ciddi bir ilgi var. Üç ay vadeli euro alım opsiyonları sekiz yılın zirvesine yükseldi. Eurodaki bu yükseliş hareketinde, AMB etkisi ve ekonomik gelişmelerin yanı sıra, ABD’de Trump’ın zorlanması da etkili oldu. AMB euroda yaşanan yükselişten şu aşamada rahatsız olmuyor. Draghi ve çalışma arkadaşları büyük bir ihtimalle, para politikası beklentilerindeki değişimlerin euroda kalıcı bir trende hemen yol açmayacağını düşünüyor. Bunun arkasında, ‘‘Fed faizleri artırırken dolar zayıfladı. Eurodaki hareket istikrarlı olmaz’’ algılaması olabilir. Esasen uygulanan para politikaları açısından iki merkez bankası arasında büyük fark var. Fed faizi artırırken AMB faizi negatif bölgede bulunuyor. Fed bilançosunu küçültmeye hazırlanırken, AMB bilançosunu büyütme hızını düşürüyor.
Global piyasaların temmuz-ağustos dönemini iyi geçirmesini bekliyordum. İşler düşündüğüm gibi gidiyor. Korku endeksi olarak da bilinen oynaklık endeksi VIX, 9.04 ile son 24 yılın en düşük seviyesini dün gördü. Bazı borsa endeksleri rekor üstüne rekor kırıyor. Volatilite endeksi VIX, hem korunma hem de spekülatif amaçlı kullanılır. Piyasalarda oluşan aşırı iyimserlikle, bu endeks son dönemde korunma amaçlı olarak fazla kullanılmıyor. Bu finansal coşkunluktan rahatsız olan bazı büyük fonlar ekim vadeli korunma opsiyonları alıyorlar. Açıkçası kullandığım trend ve momentum göstergelerindeki pozitif görünüm sürüyor. Tabii bu durum piyasalarda aşırılıkların oluşmadığı anlamına gelmiyor. Önemli borsa ve sektör endekslerinin seviyeleri, hareketli ortalamalarının çok üzerinde bulunuyor. Yatırımcı duyarlılığını yansıtan indikatörler de yüksek seviyelerde dolaşıyor
Ağustos ile kasım arasında piyasalarda bir düzeltmenin gelebileceğini düşünüyorum. Bu hareket zamana yayılabilir. Özellikle teknoloji hisselerinde bir geri çekilmenin yaşanması sağlıklı olur. Varlık fiyatlarının düşmesi ABD’de sert bir resesyon yaşanacağı anlamına gelmez. Fed finansal varlık fiyatları konusunda endişeli gözüküyor. Yellen her fırsatta bunu vurguluyor. Fed üyeleri, finansal varlık fiyatlarındaki belirgin düşüşlerin son iki dönemde olduğu gibi Amerikan ekonomisini durgunluğa götüreceğini düşünüyor. Bu nedenle, düşük enflasyona rağmen, ‘‘Faizleri yükseltelim ki manevra alanımız olsun’’ düşüncesi pekişiyor. Dünya büyümesi konusunda karamsar değilim. ABD’de yüzde 2, euro bölgesinde yüzde 1-2, Çin’de yüzde 6.5’lik büyüme standart hale gelebilir. Kaldı ki, Trump yönetiminden bir teşvik paketi de gelebilir. Trump en geç 2018’in ilk çeyreğine kadar bir ekonomik paket açıklamazsa, Kasım 2018’deki ara seçimlerde Cumhuriyetçiler çok zorlanır. Bu nedenle vergi indirimlerini ve kamu harcamalarını içeren bir programın geleceği kanısındayım. Amerikan tahvil fiyatlarındaki yükselişler (faizlerdeki düşüşler) satış fırsatı olarak değerlendirilebilir. Amerikan 10 yıllık tahvil faizindeki muhtemel yükseliş, Türkiye gibi gelişen ülkelerin faizlerinde yukarı yönlü baskı yaratabilir. Türkiye enflasyonundaki düşüş kalıcı hale gelirse TCMB faizleri indirir. Fakat enflasyonda düşüş olsa bile, dünya piyasalarındaki oynaklıkların yükselmesine Merkez Bankası kayıtsız kalamaz. Kurum, yıl sonuna kadar ufak dokunuşlar dışında faiz oranlarıyla oynamaz. Ekonomiyi desteklemek için genişletici maliye politikalarının devam etmesi gerekir. Bütçe açığının biraz daha artması sıkıntı yaratmaz.