Piyasalarda orta vadeli karar zamanı
Alper KOÇ-Yatırım Finansman
Son dönemde Fed'in yapacağı 2. Etap Tahvil Alım Programı'na yönelik pozitif beklentileri fiyatlayan küresel piyasalar, Fed'in 3 Kasım'da yaptığı açıklamada sekiz aylık süreçte toplam 600 milyar USD tutarında tahvil alacak olması, buna ilaveten bu dönemde vadesi dolacak mortgage bazlı tahvillerde de toplamda 250- 300 milyar Dolar'lık ilave alım yapacak olmasıyla bugünlerde iyimserlik sarhoşluğu yaşıyor. Kasım başında ABD'de yapılan seçimlerde Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'nde üstünlüğü ele geçirmelerini de kutlayan ABD piyasaları, bu iki gelişmenin etkisiyle Kasım ayına yükselişle başladı.
Fed yaratacağı yeni genişlemeyle zorda olan tüketici ve şirketlerin borçlanma maliyetlerini aşağı çekerek ekonominin soğumasını önlemeye çalışacak. Kontrollü enflasyon yaratarak ekonomiyi canlandırma yolunu tercih eden Fed, yaratacağı yeni likiditeyle deflasyon tehlikesini önleme amacını taşıyor. Fed'in bu kararı sonrası Dolar'dan kaçış, buna paralel Dolarla fiyatlanan emtiaların fiyatlarında yükselişler yaşandı. Brent Petrol fiyatı 90 USD seviyesine yaklaştı, Ons altın 1420 USD seviyelerini gördü, Aslında Fed'in uzun vadede ne amaçladığın konusunda daha detaylı düşünürsek, en büyük korkusu olan deflasyon tehlikesini önlemeye çalışırken öte yandan uzun vadede Dolarla fiyatlanan emtiaların fiyatlarının yükselmesi ile oluşacak enflasyon beklentisinin, tahvil faizlerini uzun vadede yukarıya itip Doların değerini de artıracağını öngördüğünü söyleyebiliriz. Yeni parasal genişleme paketinin borçlanma maliyetlerini düşürme, kredileri ve harcamaları artırma yoluyla reel ekonomiyi canlandıracağı öngörülürken, öte yandan Aralık 2008- Mart 2010 arası gerçekleştirilen 1.75 trilyon dolarlık tahvil alımının ekonomide amaçlanan düzelmeyi gerçekleştiremediği de bir gerçek. Bu kadar büyük bir bilanço genişlemesinin beklenen etkiyi yaratamamasının ardından 600 milyar Dolarlık yeni programın amaçlanan canlanmayı ne ölçüde sağlayabileceği de şimdilik bir soru işareti olarak gözükmekte. Bu noktada uzun vadede en önemli riskin, daha önce de dile getirdiğimiz "stagflasyon: yani durgunluk içerisinde enflasyon" riski olduğunu şimdilik bir kenara not almak gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca "ortaya çıkan bu yeni durum gelişmekte olan ülkelerde de gelecekte enflasyonist baskı yaratır mı?" sorusunun yakın gelecekte gerek yurtdışı, gerekse yurtiçinde çok konuşulacağını düşünüyoruz.
Tüm bu gelişmelerin yaşandığı bugünlerde ana yatırım enstrümanlarının geldikleri fiyat seviyeleri ve oluşturdukları fiyat grafikleri ise, gerek küresel, gerekse yurtiçi piyasalarda orta vadeli karar aşamasına gelindiğini gösteriyor. Her ne kadar Kasım ayı başında piyasalarda bir coşkunluk yaşansa da, ABD 10 yıllık tahvil, Dolar endeksi, Euro/USD paritesi, USD/YEN paritesi, USD/TL paritesi, gösterge tahvil ve IMKB 100 grafiklerine baktığımızda, bu enstrümanların kısa- orta vadede çok önemli karar haftalarına girdiklerini görüyoruz. Son günlerde yaşanan iyimserlik ortamında, ana enstrümanların teknik görünümlerinde oluşan uyumsuzluklar dikkat çekiyor. ABD 10 yıllık tahvil faizleri % 2.50 li seviyelerin üzerinde, Dolar endeksi ( DXY) ısrarla 76.000 üzerinde, USD/TL paritesi ısrarla 1.38- 1.40 aralığının üzerinde, Euro/Dolar paritesi 1.41 seviyesinin altında, gösterge faiz ısrarla % 7.55- 7.60 aralığının üzerinde kalmaya çalışıyor.IMKB 100 endeksi 71.700 tepesini gördükten sonra bir kez daha bu seviyelere yakın seyrederken , endekse etkisi en yüksek üç bankanın bir önceki tepelerinin altında işlem görüyor olması, göstergelerin son yükselişi hala onaylamıyor olması ve son olarak DJI endeksinin, orta-uzun vade açısından çok önemli direnç olarak gördüğüm 11.400- 11.500 aralığına gelmiş olması, önümüzdeki günlerde olası tuzaklara dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor.