Piyasalarda Merkezin-çekim gücü

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Ağustos ayında Türkiye’yi vuran korkunç fırtına sonrası piyasalarda dipten dönme çabaları görüyoruz.  Trump’ın  Avrupa, Çin ve Japonya’ya yeni dış ticaret yaptırımları getireceği korkusu ile dünya piyasaları sallanırken Türkiye varlıkları pozitif ayrışıyor.

Geçen hafta, güçlü ABD verilerine paralel dolar değer kazanıp, faizler yükselirken gelişmekte olan ülke paraları ve hisseleri %2-4 bandında geriledi.  Türkiye varlıklarında ise Merkez Bankası’nın faiz artırım sinyalinden sonra güçlü bir pozitif ayrışma (%3-4) görüldü.

Neler oluyor? Ağustos ayında faiz artırmayan Merkez Bankası neden Eylülde politika değişikliğine gitmeye karar verdi? Küresel yavaşlama endişelerinin arttığı ve  gelişmekte  olan piyasalara yönelik algının kötüleştiği bir ortamda Türkiye olumlu ayrışmaya devam edebilir mi?

Ağustos ayında  ekonomi yönetiminin Türkiye algısında bir kırılma yaşandı. Türk lirasındaki değer kaybının  yarattığı finansal istikrarsızlık tehdidinin, faiz artışının yol açacağı durgunluk riskinden daha büyük bir tehlike olduğunu gören Merkez Bankası kısa vadeli faizleri artırmaya karar verdi.  Bu kararını olağanüstü bir toplantıyla faizlerde şok bir artış yaparak duyurmak yerine  “enflasyondaki yükselişe gereken tepkiyi vereceğini” açıklayarak yaptı.

Gereken tepki nedir?  Bu konuda genel kabul görmüş bir kural yok. Enflasyon hedeflemesinde para politikası hedeflenen enflasyona  ulaşılmasını sağlayacak ve çıktı kaybını asgariye indirecek bir faiz oranı seçilerek yapılır.

Ancak döviz kurundaki artışın finansal istikrarsızlık ve devalüasyon - enflasyon sarmalı yoluyla ekonomiyi vurduğu bir ortamda orta vadeli denge faizini kullanma lüksünüz yok. Şok bir faiz artışıyla yerel paradaki kanamayı durdurmak  temel önceliğiniz haline geliyor.

Piyasaları ikna edecek ve Türk lirasındaki kanamayı durduracak şok faiz artışı nedir?  Elimizde sihirli bir formül yok. Ancak, uygulama kolaylığı nedeniyle iktisatçıların sevdiği Taylor formülü politika faizinin en azından %24’e yükseltilmesi gerektiğini gösteriyor.  

Merkez Bankası piyasanın ötesine geçerek beklentileri yönetmek isterse politika faizini  gösterge devlet tahvili faizinin 1-2 puan üzerine %25-%26 bandına çekmesi gerekiyor. Bu sayede ters verim eğrisi yoluyla piyasalara sıkı para politikasına devam edileceği  sinyalini verebilir. 

Lafı çok uzatmadan toparlayalım. Merkez Bankası’nın verdiği politika değişikliği sinyalini geç kalmış ancak doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Ancak şok faiz artışının döviz kurunu kontrol altına alırken şirketleri ve bankaları vurarak ekonomiyi küçülteceğinden ve yeni bir finansal istikrarsızlık dalgasına yol açacağından endişe ediyoruz.

Bu riski ortadan kaldırmak için piyasaların verdiği avansı iyi kullanarak  ikili anlaşmalar ve-veya bir IMF programıyla ekonomiye yeni kaynak girişi sağlanması ve kapsamlı bir OVP ile güven verilmesi büyük önem taşıyor. Bu sayede  kur ve faiz şoklarının  ekonomiyi durdurarak yeni bir finansal istikrarsızlık endişesine yol açması önlenebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019