Piyasalarda fiyatlanan hikaye ne?

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Başlıktaki soru gerek yatırımcıların, gerekse masanın diğer tarafında bulunan analistlerin gelişmeler karşısında yorum yapmakta zorlandıkları dönemde sıklıkla dile getirilir. Genellikle içinden çıkmakta zorlandığımız durumlarda, tek bir katalizörün etkili olmadığı koşullarda sorunun yanıtını arar dururuz.

Esasen piyasalar açısından Haziran 2016’dan bu yana karşılaşılan resim de bu sorudan çok farklı değil. Neredeyse her hafta bu soruya en az bir kere –aynı gün içerisinde 3-4 kez olduğu da vardır- yanıt arama çabası içerisine giriyoruz. Birleşik Krallık halkı tarafından gidilen Avrupa Birliği üyeliğine tamam mı devam mı referandumundan bu yana politikanın para ve sermaye piyasaları üzerinde ne denli etkide bulunabildiği su götürmez bir gerçek.

Kasım 2016’da ABD başkanı olarak Trump isminin belli olması ile birlikte oluşan pozitif fiyatlama ortamının, hisse senedi bazında küresele yayıldığı ve kolay kolay göremeyeceğimiz bir iyimserliğe işaret ettiği dönemlerden geçiyoruz. Burada ana trendin adını geç de olsa koymakta fayda var; ciddi anlamda yukarı yönlü, iyimserliğin ön plana çıkarıldığı bir yatırımcı eğilimi söz konusu.

Hareketin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkeler sınıfına doğru kayması da getiri arayışının farklı limanlara çok kolay kanalize olabileceğinin bir kez daha kanıtı konumunda. IIF verilerine göre Ocak-Nisan dönemi içerisinde gelişmekte olan ülke piyasalarına yönlendirilen portföy rakamı nette 20 milyar dolar düzeyinde. Türkiye’nin payına düşen ise ilk çeyrekte 5.6 milyar dolar.

Neredeyse son 1 yılın kısa bir özetini yaptığımız girişin ardından durumu bugüne indirgemekte fayda olacaktır. Euro/dolar paritesi fiyatlamaları genel risk iştahı açısından yatırımcı cephesine genellikle sinyal etkisi taşıyabilmektedir. Son dönem yükselişini bu kapsamda üç ana başlık altında toparlamayı doğru buluyorum. i) Fransa cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında en azından Eylül ayında gerçekleştirilecek olan Almanya seçimlerine dek Avrupa kıtasına dair politika kaynaklı risklerin azalmaya başladığı düşüncesi, ii) Başkan Trump’ın kendi iç politika sorunlarının Amerikan dolarına olan güveni kısa vadede sarsması, iii) Almanya başbakanı Merkel’in euronun zayıf olduğuna dair Pazartesi günü yaptığı değerlendirmeler.

Başlıklardan da anlaşılabileceği üzere hareketin iki fazı var. İlk kısımda euronun kendisi kaynaklı gelişmeler ile değerlendiğini, ikinci kısımda ise Amerikan dolarının zayıflamasını takip ediyoruz. Risk algısı açısından, Amerikan dolarından kaçışın olduğu dönemler, farklı fiyatlama bozucu hikayeler ile desteklenmiyorsa, gelişmekte olan ülke varlıkları için pozitif olarak algılanmaktadır. 18 Mayıs öncesine dek gördüğümüz duruşu da bu çerçevede yorumlamak mümkündür. Ancak gelişmekte olan ülkelerin kendi hikayeleri hiçbir zaman tam olarak bitmez ve bu nedenle de güvenli liman olarak görülmezler.

Brezilya’da Ağustos 2016’dan bu yana “araba yıkama (car wash)” ismi verilen rüşvet ve yolsuzluk operasyonları yapılmakta. Süreç içerisinde bir önceki devlet başkanı Rousseff görevden ayrılırken, yardımcısı Temer’in koltuğa geçtiğini görmüştük. Hali hazırda Temer hükümetinde üyelerin üçte biri söz konusu yargılama sürecine dair soruşturma altında bulunuyor. Buna rağmen, gerek yönetim değişikliğinin yarattığı iyimserlik, gerek emeklilik sistemine dair reform yapılacağı beklentisi, gerekse de oluşan küresel algı paralelinde Brezilya varlıklarında da pozitif geri dönüşler takip edildi. 18 Mayıs gününde ise Temer’in ses kaydını içeren ve siyasetçi Eduard Cunha’ya rüşvet verilmesine izin verdiğini iddia eden yerel medya yayınları gündeme bomba gibi düştü. Sonucunda da beklendiği üzere risk algısının bozulması durumu izlendi.

Brezilya’daki rüşvet soruşturmasının Güney Afrika ya da Türkiye’ye etkisi ne olabilir ki sorusunun yanıtı aslında çok basit; aynı sepetin içerisinde değerlendirilen ülkeler, kendi hikayelerinin özelde ayrışmadığı durumlar dışında ağırlıklı olarak birlikte fiyatlamaya maruz kalıyorlar. Bunu Güney Afrika’da başkan ve maliye bakanı arasındaki gerginlikte de, Türkiye’nin not indirimi sonrası diğer varlıkların kısmi baskı altında kaldığı dönemlerde de tecrübe etme şansımız olmuştu.

Net/net: Cuma günü ABD endekslerinin verdiği yukarı yönlü tepki genel fiyatlama isteğinin bozulmasına kısa vadede engel olmuş gibi bir resim çizse de, Trump’ın Orta Doğu turunun sağladığı avantaj ile birlikte, ülke içerisinde yöneltilen eleştirilerin piyasalarda ön planda fiyatlanmadığı bir dönem içerisindeyiz. Bu da resmin tamamen bozulmasına şu an için engel oluyor. Brezilya meselesi ise kısa vadede çözülecek türden değil. Gelecek dönem içerisinde Temer’in de koltuğu bırakmak zorunda kaldığını görürsek şaşırmayalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019