Piyasalarda erken bahar sevinci
Avrupa Merkez Bankası'nın uzun vadeli düşük faizli sınırsız kaynak sağlaması ve ABD Merkez Bankası'nın 2014 yılına kadar düşük faiz politikasını sürdüreceğini açıklaması piyasalardaki havayı olumluya çevirdi. ABD ekonomisinden gelen güçlü veriler, Yunanistan'ın borçlarının yapılandırılmasında uzlaşmaya yaklaşılması, İtalya ve İspanya ihalelerine yüksek talep gelmesinin de desteğiyle gelişmekte olan borsalarda %14'lük, MSCI Türkiye endeksinde %26'lık bir yükseliş yaşandı.
Piyasalarda yaşanan yükselişi erken gelen baharın müjdesi değil kış güneşi olarak görüyoruz. Piyasalarda güvenin kalıcı olarak sağlanması için Avro bölgesinin parasal birliğin ötesine geçerek mali birliğe dönüşecek adımlar atması gerekiyor. Avro bölgesinin en küçük oyuncularından olan Yunanistan'ın borçlarının yeniden yapılandırılmasında yaşanan sorunlar mali birliğe geçiş sürecinin sancılı geçeceğini gösteriyor. Önümüzdeki aylarda piyasalarda yeni bir satış dalgası görebiliriz.
Merkez bankalarının sağladığı desteğin zaman kazandırdığına ancak bunun kalıcı bir çözüm için yeterli olmadığına inanıyoruz. Piyasalarda güvenin sağlanması ve krizin İspanya ve İtalya gibi büyük ülkelere sıçramadan intizamlı bir şekilde çözülebilmesi için Avro bölgesinin parasal birliğin ötesine geçerek mali birliğe dönüşecek adımlar atması gerekiyor. Avro bölgesinin en küçük oyuncularından olan Yunanistan'ın borçlarının yeniden yapılandırılmasında yaşanan sorunlar mali birliğe geçiş sürecinin sancılı geçeceğini gösteriyor. Önümüzdeki aylarda piyasalarda yeni bir satış dalgası görebiliriz.
Avrupa borsalarında ve özellikle bankacılık hisselerinde görülen sert yükseliş yatırımcıların orta vadede mali birliğe gidileceği görüşüne daha yakın olduğuna işaret ediyor. Ancak, ABD ve Almanya 10 yıllık tahvil faizlerinin son 20 yılın en düşük seviyeleri olan %1,83 düzeyinde kalması, altın fiyatlarının yeniden yükselmeye vaşlayarak 1,750 ABD dolarını geçmesi küresel risk iştahının halen yeterince yüksek olmadığını gösteriyor.
Avrupa'da yaşanan borç krizi aşırı ısınan ekonomiye "yumuşak iniş" yaptırmak isteyen ekonomi yönetiminin işini zorlaştırıyor. Avrupa'daki durgunluk ve küresel risk iştahındaki bozulma ekonomi politikasını bir açmazla karşı karşıya bırakabilir.
Avrupa'daki durgunluk ekonomide aşağı yönlü riskleri artırdığı için görece daha gevşek ekonomi politikaları uygulanmasını gerektiriyor. Küresel risk iştahındaki bozulma ise dış finansman ihtiyacımızın karşılanabilmesi için daha sıkı ekonomi politikası uygulanmasını gerektiriyor.
Merkez Bankası bu açmazdan kurtulmak için politika faizini artırmak yerine faiz koridorunu yukarı doğru genişleterek kendisine esneklik sağlayan ancak piyasalar için belirsizliği artıran bir yöntemle para politikasını sıkılaştırmayı tercih ediyor.
Avrupa ekonomisindeki gelişmeler beklentimiz doğrultusunda gerçekleşirse Merkez Bankası'nı zor bir sınav bekliyor. Önümüzdeki aylarda büyümenin sert bir şekilde yavaşladığı ancak küresel risk iştahının düşük olduğu bir döneme girebiliriz. Merkez Bankası'nın tercihini büyümeden yana mı yoksa enflasyondan yana mı kullanacağına bağlı olarak önümüzdeki dönemde ekonomi ve piyasalar şekillenecek.
Borsa için "TUT" olan görüşümüzü "AZALT" olarak değiştiriyoruz.
Ocak ayındaki hızlı yükseliş sonrasında artış potansiyeli öz kaynak maliyetinin altına gerileyen ve dünya ekonomisindeki olası riskler için yeterli marj içermeyen borsa için "TUT" olan görüşümüzü "AZALT" olarak değiştiriyoruz.
2011 yılının ikinci yarısında Avrupa borç krizi, rekor cari açık ve yüksek enflasyon nedeniyle gerileyen borsada düşüşlerin alım fırsatı olarak kullanılmasını önermiştik. Ocak ayındaki sert yükseliş sonrasında ise yükselişlerin kademeli satış fırsatı olarak kullanıldığı "AZALT" önerisi veriyoruz.
Küresel risk iştahındaki artışa paralel MSCI Türkiye endeksi dolar bazında %26 getiri sağlayarak, gelişmekte olan ülkelerin (%14) iki katına yakın getiri sağladı. IMKB-100 endeksi TL bazında %17 getiri sağlayarak 2011 Eylül ayında gördüğü 60,000 seviyesini aştı.
Mevcut fiyat seviyeleri 65,000 hedef değerimize göre %8 getiri potansiyeline işaret ediyor ve söz konusu getiri %15'lik öz kaynak maliyetimizin oldukça altında bulunuyor. Gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırılan FD / FAVÖK çarpanları 2012 yılı için %6'lık iskontoya işaret ediyor. Mevcut fiyat seviyelerinin dünya ekonomisindeki olası riskleri hesaba katmadığına inanıyoruz.