Piyasalar sakinleme arıyor

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı


Politik risk kavramını son 1-1.5 yılın neredeyse tamamında, farklı ülkeler ve başlıklar nezdinde sıklıkla konuşur olduk. Eylül ayını bitirmeye hazırlandığımız günlerden bu yana son örnek olarak Türkiye’yi de bu konuda konuşmak mümkün. Üstelik yeni hafta başlangıcından bu yana masadaki mesele de daha önce tecrübe ettiklerimizden biraz farklı. Siyasetin haber akışı bir yana piyasa işlemcilerinin duruşunu da gözetmek gerekiyor. Bu örnekte de farklı bir yaklaşım olmadı. Boşluklu ve panik satışlarının hızlandırdığı açılış fiyatlamalarının ardından yerel varlıklarda bardağın dolu tarafından bakma isteği ve denge arayışı öne çıktı. Neden mi? Dış fiyatlama ortamından tamamen kopmak istenmediği için. Anlatmaya çalışalım.

Doğru ya da yanlış bulalım fark etmez; bir şekilde Kasım 2016’dan bu yana para ve sermaye piyasalarında küresel çapta ralli fiyatlaması gerçekleşiyor. Her ülkenin kendine has hikayesi olmasının yanında, zamanlamalar ve katılım ölçeği aynı olmasa da hareketi yakalama çabası öne çıktı. Alınan pozisyonlar öylesine büyük ki, “yok artık” dediğimiz çoğu haber başlığında benzer durumu gördük; “bardağın dolu tarafı”.

ABD-Türkiye arasında yaşanan son vize krizinde de benzer tutum öne çıktı. Hafta başlangıcında yapmamız gerektiği şekilde fiyatlama gerçekleştirdik. Türk lirasının işlem gördüğü çapraz kurlar ve gösterge tahvil faizleri yükselirken hisse senedi piyasası düştü. Pazar gecesi 20.00 sularında kimsenin aklına kolay kolay gelmeyecek bir başlığın anlama-yorumlama-pozisyon alma üçgeninde şaşkınlığın ardından tepki verme sürecini gerçekleştirdik. Yerel varlıkların genel yaklaşımı “yıkılmadık, ayaktayız ama şaşkınız” şeklinde oldu. Tekrar belirtmek isterim; Brexit oylamasından bu yana benzer yaklaşım dünya üzerindeki farklı ülke gruplarının fiyatlamasında geçerli. Bize has değil. Değişen sadece zaman aralığı ve tepki.
İlk şokun ardından problemin hafta içerisinde olmasa da yakın vadede çözüme kavuşacağı yaklaşımı öne çıkarıldı. Doğru olan da varlık fiyatlamaları açısından budur. Politikacıların anlaşması zor olsa da fiyatlamalar elbet kendi dengesine ulaşır. Piyasa işlemcilerinin uzlaşıya varması avukatların ya da siyasetçilerin çabalarından daha kolay ve kısa sürede tepki verir. İnatlaşma süreçleri genellikle daha kısadır.

Peki, bu noktadan sonra ne olur? Konuştuğumuz bir sürü başlığı unuttuk mu? Artık bizim için Fed’in yol haritası, ECB’nin nasıl ve ne zaman sıkılaştırma başlatacağı, küresel tahvil faizleri, Kuzey Kore gibi başlıklar geçerli değil mi? Elbette geçerli. Yılın son çeyreği için ihtiyatlı duruşa yönelik fikrimizde herhangi bir değişiklik yok. Tansiyonun düşmesi ve ilişkilerin “vize” kapsamında normalleşmesi halinde TL cinsinden değerlenen varlıklarda da benzer geriye dönüş hareketi öne çıkacaktır. Kalıcılığı için kritik nokta ise tahvil faizleri. Gösterge olarak nitelendirdiğimiz 2-5 ve 10 yıl vadeli tahvil faizlerinde ciddi yüksek seviyelerde bulunuyoruz. Özellikle 10 yıl vadelide kısa vade için yüzde 11 seviyesini aşağı yönde geçmedikçe öncelikle bu piyasada, devamında ise diğer varlık gruplarımızda olumlu görünümün kalıcı olmasını beklemiyoruz.

Son olarak; varlık fiyatlarındaki yükseliş-düşüşler hikayenin popüler olan kısmı ancak esas mesele volatilitedeki seyir. Pazartesi günü piyasanın gösterdiği tepki beklenen ve sağlıklı olandı. Salı günü ise resim öngörülenden kısa sürede değişmeye başladı. Kritik zamanlardan geçerken rasyonelliği elden bırakmamak gerek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019