Piyasalar istikrarı sever

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Pazar akşamı kesin seçim sonuçlarını görmeden bu yazıyı kaleme alıyoruz.  Ancak açıklanan veriler bir tereddüde mahal vermeyecek kadar net. Ak Parti oyların yaklaşık yüzde 49,4’ünü alarak 316 milletvekili ile tek başına iktidar olmayı garantiledi. Ana muhalefet partisi CHP yüzde 25,4 oranında oy ile 134, MHP yüzde 12 oranında oy ile 41, HDP yüzde 10,6 oranında oy ile 59 milletvekili çıkartabildi.

Açıklanan sonuçlar 7 Haziran’a göre Ak Parti’nin oyunun 8,5 yüzde puan, CHP’nin oyunun 0,5 yüzde puan arttığını gösteriyor. Buna karşın MHP ve HDP’nin oylarında sırasıyla 4,3 yüzde puan ve 2,6 yüzde puan kayıp görülüyor.

Büyümenin yavaşladığı, işsizliğin ve enflasyonun yükseldiği, Türk Lirası'nın önemli ölçüde değer kaybettiği zorlu bir konjonktürde Ak Parti’nin oylarındaki artışı çok önemli bir başarı olarak Başbakan Davutoğlu’nun karnesine yazmak lazım.

Ak Parti’nin oyları 2011 genel seçimlerinde elde ettiği yüzde 49,8’lik rekor yüksek seviyeye yaklaştı. 2011 yılı Haziran seçimlerinde Ak Parti’nin başarısını yüzde 8,8’e ulaşan büyüme, yüzde 6,2’ye düşen enflasyon ve yüzde 9,6’ya gerileyen işsizlik ile açıklıyorduk.

Kasım seçimlerinde elde edilen başarıyı ekonomik performans ile açıklamak mümkün değil. 2015 yılında açıklanan son veriler yüzde 2,7 büyüme, yüzde 7,9 enflasyon, yüzde 10,4 işsizlik rakamları ile ekonomik durumun 2011 yılına göre önemli ölçüde kötüleştiğini gösteriyor.

Seçim sonuçlarını ekonomideki dalgalanma ve artan terör riskine karşı seçmenin istikrar merkezi olarak Ak Parti’ye yönelmesi ile açıklayabiliriz. Ancak sonuçların bizim için sürpriz olduğunu itiraf edelim. Seçimler öncesindeki değerlendirmemizde yüzde 42,5’lik anket ortalamasından yola çıkarak tek başına Ak Parti iktidarına yüzde 20 ihtimal vermiştik.

Piyasaların seçim sonuçlarına tepkisi konusunda iyimser olduğumuzu geçtiğimiz haftalarda yazmıştık. Haziran seçimleri sonrası piyasalar Ak Parti’nin iktidarı kaybetmesini sert bir satış dalgası ile karşılamıştı. 2 Kasım sabahı Türkiye piyasalarında tam tersine güçlü bir seyir bekliyoruz.

Küresel risk iştahının güçlü olduğu bir konjonktürde, politika cephesindeki belirsizliğin çözülmesi Türkiye piyasalarında Borsa İstanbul için 85.000, ABD doları için 2,80, on yıllık tahvillerde yüzde 9 seviyelerini hedefleyen bir yükselişi tetikleyebilir.

Ancak bu iyimser senaryonun önünde kısa ve orta vadeli engeller var: Kısa vadeli engeller ile başlayalım. Fed yetkilileri tarafından yapılan son açıklamalar, olası bir faiz artırımı için Aralık ayının halen potada olduğunu göstererek küresel risk iştahını bozabilir.

İki yıllık ABD tahvilleri geçtiğimiz hafta 10 baz puana yakın artarak yüzde 0,72’ye ulaştı. ABD ekonomisinden gelen verilerin güçlenmesi durumunda Fed’in Aralık toplantısında faizleri artırma ihtimali yüzde 50’nin üzerine çıkarak gelişmekte olan piyasalarda yeni bir satış dalgası yaratabilir. Yüksek betalı Türkiye Fed’in  faiz artırımından olumsuz etkilenecek piyasalar arasında başta geliyor. 

Orta vadeli engeller ile devam edelim. Büyümede kalıcı yavaşlama sinyallerinin geldiği, enflasyon dinamiklerinin bozulduğu ve yapısal reformların uzun süredir askıya alındığı bir ortamda ister tek parti olsun ister koalisyon yeni hükümetin uygulayacağı politikalar büyük önem taşıyor.

Gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırarak yaptığımız çalışma son yıllarda sağlanan kazanımlara rağmen Türkiye’nin halen kırılgan bir fay hattı üzerinde olduğunu gösteriyor. Orta sınıfın artan beklentileri ve ekonomideki yavaşlama arasında kalacak olan hükümetin yapısal reform adımları atmaktan imtina edebileceği ve popülist politikaları sürdürebileceğinden endişe ediyoruz.

Bu nedenle seçimler sonrasında piyasalardaki sert yükselişi sağlam temellere dayanan kalıcı bir boğa piyasası değil, daha ziyade bir boğa tuzağı olarak görüyoruz

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019