Piyasalar artık neyi satın alacak?
YAVUZHAN BAHAR / FİNANSINVEST
Merkez bankaları isteneni verdi; piyasalar sırada ne olduğu sorusuna başladı. Ek likidite beklentisiyle zirvelerine yönelen piyasalar; ECB, Fed ve BoJ'dan isteğini aldıktan sonra yeni zirveler için son yükselişi hazmetmeye çalışıyor. Beklentilerin gerçekleşmesinin ardından gelen kâr satışları, merkez bankalarının sürecek olan desteğinin garantisiyle fazla derinleşmiyor. Piyasaların yakın gündeminde, Avrupa'da İspanya ve Yunanistan eksenindeki gelişmeler, Çin'in büyümesiyle ilgili endişeler ve Japonya ile yaşadığı gerginliğin yanı sıra ABD'deki seçimler sonrasında çözüm bekleyen "mali uçurum" var. Orta Doğu'da dinmeyen tansiyon da izlenmeye devam ediliyor. Avrupa ve ABD'de yeni açıklanan önlemlerin etkisini görmek adına belirli bir zaman geçmesi gerektiği için piyasalar bir süre makro veri akışına önceki dönemdeki kadar önem vermeyebilir.
Avrupa'da ortak bankacılık denetimi konusunda uzlaşıdan uzak durulması, Troyka'nın Yunanistan kararının belirsizliğini sürdürmesi, ECB'nin desteğini arkasına almak isteyen İspanya'nın yardım talebinde isteksiz görünmesi tedbirin elden bırakılmamasına neden oluyor. 2008 Eylül ayında batamayacak kadar büyük sanılan Lehman Brothers'ın batışıyla yaşanan kayıplar dört yıllık süreçte fazlasıyla geri alınırken, hâlen "batamayacak" kadar büyük sanılan ülkelerin yarattığı endişeler tartışılıyor. Ancak ECB'nin koşullu destek mesajlarının ardından periferi faizlerinin riskli bölgelerin altına sarkması, Euro Bölgesi'ndeki risklerin azaldığına işaret ediyor. Piyasalar kısa vadede Troyka'nın Yunanistan raporunu ve İspanya'nın yardım talep etmeyeceğini takip edecek. İspanya'nın yardım talebinde bulunması konusu bir sonraki önemli katalizör olabilir.
ABD ekonomisinin önündeki en önemli risk unsurlarından biri ise devlet harcamalarında oluşacak keskin düşüşü ve vergilerdeki artışı ifade eden mali uçurum tehlikesi. Seçimlerden sonra Beyaz Saray ve Kongre'nin uzlaşıp önceden taahhüt edilen harcama kesintilerini sınırlaması ise kamu borcunu artıracağından ülkenin kredi notunu riske atabilir.
İçeride ise daha çok TCMB'nin adımları izlenecek. Banka, finansal istikrarı gözeterek önceden yaptığı gibi rezerv karşılık oranlarında artış düşünebilir. TCMB'nin aksiyonları, mevduat ve kredi faizlerini sınırlı aşağı yönlü etkileyebilir ancak kredi faizlerinin düşmesi, olası rezerv karşılık oranı artışları veya kısa vadeli borçlanmaların sınırlanması ile bozulabilir. Bu durum İMKB'yi baskılayarak negatif ayrışmanın sürmesine yol açabilir. Not artırımı konusu ise gündemi uzun bir süre daha meşgul edecek gibi görünüyor. Yumuşak iniş stratejisinin şu ana kadar iyi sonuçlar verdiğini düşünürsek önümüzdeki dönemde not artırımı beklentileri güçlü kalmaya devam edecektir.