Piyasa dostu hesapsızlığın sonuna gelinmiş olabilir!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türk Lirası’nın değer kaybında yeni rekorlar kırmaya devam etmesi, ekonomimizi diğer gelişenlerden olumsuz yönde ayrıştırıyor. Hem beklentiler normale dönemeyecek şekilde bozuluyor, hem de piyasa dostu yaklaşımlar ile sorunları ağırlaştırma pahasına günü kurtarmanın olanaksızlaşmaya başladığını düşündürüyor. 

Dolar ve euronun paramıza karşı değerlerinin ortalamasından oluşan döviz sepetinin değeri, geride bıraktığımız hafta içinde yeni en yüksek rekorlarını kırmaya devam etti; Şubat ayı başındaki 2,47’lik düzeyden 2,90 seviyelerinin test edildiği döneme geçildi! Hem de doların kısmen değer kaybettiği ve tüm diğer paralar kayıplarını farklı oranlarda telafi ederken! Bu durum sistemin olumsuzluklara karşı direncinin azaldığı ve kırılganlığın artmaya devam ettiği anlamına geliyor. Genel seçimlere kadar söz konusu değerin 2,80 ile 3.00 aralığında dalgalanması olasılığı güçlenirken sonrasına ilişkin belirsizlik anormal düzeylere tırmanmaya devam ediyor. 

Para otoritesi, mali sistem ve siyasi irade beklentilerin olumsuzlaşmasını engelleyebilecek türde yeni bir hikaye yazmayı beceremiyor! Son üç aylık dönemde Türk Lirasında yaşanan değer kaybının yüzde 15’e ulaşmış olması, güvensizliği beslemeye devam ediyor. Piyasa dostu yaklaşımlar ile bu durum terse çevrilemiyor ve kontrol altına alınamıyor. Ekonomi durgunlaşmaya ve işsizlik artmaya devam ettiği için faizler yükseltilemiyor; Türk lirasının değer kaybına bağlı olarak hem enflasyon beklentileri bozuluyor, hem de bilançolar yıpranıyor ve itibar kaybetmeyi sürdürüyor. 

Piyasa dostu seçenekler ile bir süre daha devam edebilmenin tek bir yolu var ve o da pek mümkün görünmüyor. Gerek ekonomimize yönelik kırılganlık algısı ve gerek ise küresel koşullar, yeterli ve gerekli sermaye girişinin olanaksız olduğuna işaret ediyor. Bu nedenle Türk Lirasının değer kaybı tüm çabalara rağmen engellenemiyor; Mehter Marşı ile zorlukla ve sınırlı bir oranda geriletilen kurların yeniden İzmir Marşı ile yükselmesi ve yeni rekorlara koşması önlenemiyor. Sonuçta hem finansal hem de ekonomik dengelerin daha güçlü şekilde sarsılması olasılıkları güçleniyor. 

Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor! Piyasa dostu yaklaşımlar faizlerin sert bir şekilde yükselmesini gerektiriyor; fakat kırılganlık arttıkça bunun da işe yaramama ihtimali artıyor. Ekonominin katlanamayacağı bir durumun finansal piyasalara hiç yaramayacağını hesaba katmak gerekiyor! Ekonominin ihtiyaç duyduğu düzenlemeler ise küreselleşme denilen kuralsızlığın vetosunu aşamıyor! Bu ve benzeri açmazlar hem sorunları ağırlaştırıyor, hem de kırılganlıkla beraber güvensizliği tırmandırıyor. Döviz kurundaki yükselişin yalnız ekonomik değişkenler üzerindeki etkisi değil, sosyal ve siyasi nitelikteki muhtemel sonuçları da karabasan olmaya başlıyor! 

Küresel düzeyde ya doların güçleniyor, ya da faiz ve risk primlerinin güçleniyor olması ülkemiz adına hesapsızlık devrinin sonuna gelindiğini haykırıyor! Meclis’te temsil edilen siyasi partiler bu gerçeği görmezden geliyor ve seçmenlerin de anlamasını engellemeye çalışıyor! İş dünyası ise çıkmayan candan umut kesilmez oyununa dalarak nafile bir şekilde direnmeye çalışıyor ve mucize bekleme gafl etine düşmekten kurtulamıyor! Uzunca bir süredir etkili olan bu durum hem kafaları iyice karıştırıyor hem de gerginliği tırmandırarak istikrarsızlığı beslemeye devam ediyor. 

Kamuoyuna yansıyan şikayetler hiçbir şeyi düzeltmeyen tepkisel yaklaşımlar olmaktan öteye gidemiyor. Küresel kredi krizi öncesinde Türk Lirasının aşırıya kaçan oranda değerlenmesinden yıprananların sorunlarına kayıtsız kalan ve finanse edebildiğimiz sürece cari açık sıkıntı yaratmaz diyerek Ağustos Böceğini oynayanlar, ne yapacağını bilemiyor! Haydan gelen huya gidecek ve ortalık daha önce görülmemiş şekilde karışacak gibi görünüyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar