Pirelerin Öğretisi: Öğrenilmiş çaresizlikten özgürlüğe
Murat Karcıoğlu
Hayatın labirentinde yolunu kaybeden herkese sesleniyorum. Bugün, size beklenmedik bir öğretmenden, pirelerden bahsedeceğim. Evet, pirelerden. Hepimiz biliyoruz ki pireler, olimpiyat şampiyonlarına taş çıkartacak kadar iyi zıplayabilirler ama pirelerin bir özelliği var ki! Bir pireyi cam bir fanusa koyun ve izleyin. İlk başlarda camın tavanına çarparak zıplar. Ancak bir süre sonra “Aman Allah'ım, her zıplamamda başımı vuruyorum!" diye düşünerek, tavana çarpmayacak şekilde daha alçak zıplamaya başlar. İşin ilginç yanı, fanusun camını kaldırsanız bile, pire eski alışkanlığına devam eder ve alçak zıplar. Bu durum, "pire sendromu" olarak adlandırılır. Öğrencilerimizin karşılaştığı "öğrenilmiş çaresizlik" ve "kendini gerçekleştiren kehanet" kavramlarını da açıklar. Öğrenilmiş çaresizlik, birçok öğrencinin "Ben yapamam", "Anlamıyorum" veya "Başaramıyorum" diyerek pes ettiği anlara işaret eder. Bu düşünceler, başarısızlıkla karşılaştıklarında kendi yeteneklerini sorgulamalarına neden olur.
Thomas Edison'un ampulü icat etme yolculuğu, çocuklarımıza pes etmemeyi ve her denemeden bir şeyler öğrenmeyi öğretmenin güzel bir örneğidir. Edison, "Bu sefer olmadı ama şimdi başarısızlığın bir yolunu daha biliyorum.” diyerek binlerce başarısız denemeden sonra bile pes etmedi. Çocuklarınız bir kere başarısız olduktan sonra, "Bu benim için değil" diyerek vazgeçiyor mu? Ebeveyn olarak çocuklarınıza düşük beklentilerinizle onların potansiyelini sınırlıyor musunuz? Bu, pire sendromunun eğitimdeki yansıması olabilir miydi? Bir öğrenci sınavda başarısız olduğunda, ebeveynlerin "Bu senin hatan değildi, sistemin hatası!” demesi, çocuklarını öğrenme fırsatından mahrum bırakır.
Ebeveynler, çocuklarının hatalarından ders çıkarmalarına ve kendi cam tavanlarını kırmalarına izin vermelidir. Güldüren kısmı mı? İşte, pirelerin zekasını küçümseyemeyiz. Belki onlar yeterince zıpladıklarını düşünüyor ve "Yeterince egzersiz yaptık, şimdi biraz dinlenme zamanı" diyor olabilirler. Öğrencilerimiz için kendini gerçekleştiren kehanet, kendi beklentilerinin kurbanı olmaktan kaçınmanın önemini vurgular. Eğer bir öğrenci sürekli olarak "Başarısız olacağım!" diye düşünürse bu düşünce gerçeğe dönüşebilir. Bahar Eriş’in “Her çocuk kendi hızında ilerler, lütfen arkadan ittirmeyiniz.” sözü, bu duruma mükemmel bir bakış açısı sunuyor. Çocuklarımızın her biri benzersizdir ve kendi öğrenme hızlarına sahiptir. Onlara, kendi tempolarında ilerlemeleri için gerekli alanı ve desteği sağlamak, biz ebeveynlerin ve öğretmenlerin görevidir. Albert Einstein’ın okul hayatındaki zorlukları ve sonrasındaki bilimsel başarıları, öğrencilere ilham verebilir. Einstein, geleneksel eğitim sistemine uymayan bir öğrenciydi ama yetenekleri ve merakı onu tarihin en büyük bilim insanlarından biri yapmaya yetti.
Gelelim tekrar pirelere, gökyüzüne zıplayabilecek potansiyele sahiptir ancak asıl sanat, cam fanusun olmadığını fark etmektir. Çocuklarımızın gökyüzüne doğru sınırsız zıplamalarını izlemek, onların fanusu olmadığını göstermek ebeveynlerin en değerli görevidir. Ebeveynler ve öğretmenler olarak çocuklarımıza hatalarından ders çıkarma ve başarısızlıklarını öğrenme fırsatları olarak görmelerini sağlamalıyız. Onların her düşüşünde yanlarında olmalı ve onları desteklemeliyiz. Çünkü her çocuğun içinde, keşfedilmeyi bekleyen benzersiz bir potansiyel yatar. Öğrenciler ve ebeveynler, bu düşünceyi benimseyerek, çocuklarının kendi hızlarında ilerlemelerine izin vermeli ve onları bu süreçte desteklemelidir. Çocuklarınıza, başarısızlığın doğal bir öğrenme süreci olduğunu hatırlatın ve onları, her deneyimden ders çıkarmaya teşvik edin. Her birimizin içinde bir pire yatar; kendi potansiyelimizi keşfetmek ve sınırlarımızı aşmak bizim elimizdedir ve eğer bir gün bir pire gibi yükseklere zıplamak isterseniz, cam tavanınızın olmadığını unutmayın. Kendi sınırlarınızı keşfedin, onları aşın ve çocuklarınıza da aynısını yapmaları için ilham verin.