Petroldeki hareket bize çok şey kazandırabilir
Emtia fiyatlarındaki düşüşe pozitif açıdan bakalım. Negatif taraftan bakarsak, 2008’deki küresel kriz akla gelir. Petrol ve bakır gibi emtialar, o dönemde dünya ekonomisi için durgunluk sinyali veriyordu. Tabii o dönemde sistemik risk yaratan finansal kurumlar vardı. Bugün yaşanan düşüş hareketi farklı nedenlerden kaynaklanıyor. Finansal piyasaları tehdit eden bir sistemik risk yok.
Japonya’ya, Avrupa’ya ve Çin’e bakarak ‘‘İşler aslında iyi gitmiyor’’ izlenimi oluşabilir. Japon ekonomisi tekrar resesyona girdi. Kör topal ilerleyen euro bölgesi ekonomisi, bir şokla yönünü aşağı çevirebilir. Çin ekonomisi hız kesiyor. Bunlara bakarak, ‘‘Önemli ham maddelerin fiyatlarındaki çöküş kriz sinyali veriyor’’ denilebilir. Talebin güçlü olmadığı doğrudur. Fakat petroldeki düşüş sadece talep tarafıyla ilişkilendirilemez. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi fiyattaki sert dalgalanmalar genelde arz tarafı kaynaklıdır. Burada en büyük üretici olan Suudi Arabistan’ın rolü yadsınamaz.
S.Arabistan’ın farklı amaçlarının olduğu söylenebilir. OPEC içindeki patronun kendisi olduğunu göstermek istiyor olabilir. Rusya’yı ekonomik açıdan zor durumda bırakmak istiyor olabilir. Bu konuda ABD’nin desteği göz ardı edilemez. Son olarak, piyasa payını artırmak için fiyat düşürüyor olabilir. Son olasılığın biraz ağır bastığını düşünüyorum. Yani en büyük petrol üreticisi, özellikle de ABD’deki piyasa payını yükseltmek için fiyatı düşürüyor. Buna yönelik doneler var. Suudiler; Asya ve Avrupa için fiyat yükseltirken, Amerika için fiyat düşürüyor. Fiyat indirimi belli bir bölgeyi içeriyor. Fiyat geriledikçe, petrol üreticileri zorlanıyorlar. Üreticilerin petrol çıkarma maliyetlerinin farklı olduğu görülüyor. Amerikalı bazı üreticiler ‘‘Fiyat 40 dolara düşse de etkilenmeyiz’’ diyor. Texas eyaletinde başa baş noktasını 78 dolar olarak alan üreticiler bulunuyor. Oklahoma’daki bazı üreticiler için kritik fiyat 100 dolar civarında. Diğer taraftan, fiyatın düşmesi kaya gazı üreticilerini de sıkıştırıyor. Kaya gazı projeleri, ‘‘sıfır faiz politikası’’ ve ‘‘yüksek petrol fiyatı’’ döneminde ivme kazandı. Son beş yılın özeti budur. Yeni projeler için bulunmaz bir ortam. Artık beklentiler değişiyor. Fed’in faiz artıracağı, petrol fiyatının zayıf kalacağı görüşü ağır basıyor. Faiz artırımları başlarsa finansman maliyetleri yükselecek. Fiyattaki düşüş trendinin devam etmesiyle karlar azalacak. İlginç bir nokta daha var. Fiyatın yüzde 40 gerilemesiyle, Amerika ve Kanada’daki enerji şirketleri sermaye harcamalarını azaltmaya başladılar. Bu alt kalemdeki azalmanın sürmesi büyüme oranlarını olumsuz etkileyebilir. Ekonomisi iyi dediğimiz ABD’de ücret artış hızı zaten zayıf. Özel sektör yatırımları da sekteye uğrarsa, Fed’in bazı kararları alması zorlaşabilir.
Petrol fiyatındaki düşüş dezenflasyon baskısı yaratıyor. Yeni bir sorun olarak, enerji şirketleri harcamalarını kısıyor. Bu şartlar altında Fed gönül rahatlığıyla harekete geçemeyebilir. Petrolde 75-80 dolar bölgesi kırılma noktası gibi duruyor. Fiyatın bu bölgenin altına sarkması dengeleri değiştirebilir. Faiz artışına gidecek ilk kurum olması beklenen İngiltere Merkez Bankası, enflasyonun bir süre beklentinin altında kalacağını söylüyor. Yakında Fed’den de benzer açıklamalar duyabiliriz.
Petrol fiyatındaki düşüş hızlandıkça, ‘‘Yeni bir küresel kriz mi geliyor’’ düşüncesi yaygınlaştı. Büyük bir krizin yaşanma olasılığı düşüktür. Türkiye gibi ülkeler açısından mevcut ortam bir fırsattır. Cari açık ve enflasyon gibi göstergelerde iyileşmeler yaşanacak. Ek olarak, küresel likidite koşullarının bize faydası dokunabilir. Japonya ve Avrupa merkez bankaları gevşek para politikalarını genişletiyor. İngiltere’den yumuşama sinyalleri geliyor. Fed de sıkı para politikasına geçişi ertelerse, Türkiye ekonomisi büyük bir manevra alanı kazanır.