Petrolde beklentiler
Olağanüstü zamanlar sistemik şokları barındırır ve şoklar çoğu sistem için dönüşüm momentumu yaratır. Pandemi döneminin insan psikolojisinde ve onunla sıkı sıkıya ilişkili olan küresel ekonomide yarattığı şoklar arasında en dikkat çekeni, başta petrol olmak üzere hidrokarbonların fiyatlarındaki ani yıkım olmuştu. Petrolün varilinin 20 dolarlar düzeyine inmesine, hatta depoların dolması nedeniyle bazı kontratlarda sıfıra yaklaşmasına şahit olduk. “İnsanlar seyahat etmeyecek, bu da enerji talebini vuracak” gibi beklentiler, fiziki depolama kapasitesinin sınırlı olması ile birleşince birçok hidrokarbon ticareti oyuncusu kontratları gereği satın almak zorunda kaldıkları petrol ve LNG’yi kiraladıkları tankerleri depo olarak kullanarak denizde aylarca bekletti. Küresel petrol şirketlerinin hisse fiyatları petrol fiyatına paralel olarak tarihi dipleri gördü.
Petrol ve diğer hidrokarbonların fiyatları takip eden aylar boyunca yavaş yavaş artmaya başlasa da, tarihi ortalamalara göre oldukça düşük olan fiyatlar, (Türkiye, Japonya ve Kore) gibi net ithalatçıların enerji faturasını düşürürken, üretici ülkeleri zora soktu. Dünya ekonomisi, birbirine milyon bağlantı ile bağlı yüzbinlerce aktörün oluşturduğu karmaşık bir sistem: Petrol fiyatındaki ani düşüş sonucu Suudiler vatandaşlarına uyguladıkları sübvansiyonları azaltırken, Venezuela’nın ödemeler dengesi çöktü, İran’da yüksek devalüasyonlar yapıldı, Türk müteahhitlerinin yurtdışından aldıkları inşaat işleri bıçak gibi kesildi, Teksas’ta kaya gazı üreticilerinin önemli kısmı iflas etti.
Enerji sisteminin değişmesinin şart olduğu, karbon salınımı yoluyla doğaya zarar veren hidrokarbon kullanımının yerini güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının alması gerektiği her zamankinden daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. O günlerde “yenilenebilir” enerji manşetleri süslerken, bu sektördeki halka açık şirketlere yatırım yapan “borsada işlem gören fonların” (ETFs) fiyatları pandemi öncesinin 4 katına çıktı.
Sistem, tepkisini merkezinden başlayarak verdi: 4 Kasım 2020’de ABD Paris İklim Sözleşmesi’nden çekildiğini açıkladı. Trump’ın müdahalesi ile OPEC Suudilerin öncülüğünde üretimi kıstı ve petrol fiyatları tedricen artmaya başladı, kaya gazı üreticileri için başa baş noktası olan 35 doların üzerine çıktı. ABD’deki iktidar değişiminin ertesi haftasında COVID aşısının piyasaya sürülmesi ile kapanmaların tedricen ortadan kalkması, petrol fiyatlarını aşamalı olarak yukarıya çekti. Piyasa tepkisi yine abartılı oldu: Fiziki talepten ziyade finansal spekülasyonun da katkısıyla artış eğilimine giren enerji fiyatları Ukrayna Savaşı ile tekrar tetiklenince, 6 Mayıs 2022’de Brent petrolün varili 122 doları gördü.
Petrol türevleri üzerinden çok sayıda hammaddenin fiyatı birkaç katına çıkması, pandemi döneminde merkez bankalarının piyasaya pompaladığı likidite, kapanmaların ortadan kalkması ile hızla yükselen mal ve hizmet talebi, limanlardaki sıkışıklıklar ve navlun fiyatlarının artması ile birleşince, küresel enflasyonun kontrolden çıkma olasılığı belirdi. Merkez bankalarının müdahaleleri ile piyasadaki para miktarı kısılmaya başlayıp, rekor ABD kayagazı petrolü üretimi ile arz normalleşince düşüşe geçen Brent petrol, bugünlerde 78 dolar civarında dalgalanıyor.
Uluslararası yatırım bankalarının 2023 yılı için Brent fiyat beklentileri 90-110 dolar arasında iken, takip eden yıllarda ise düşüşle 80-90 dolar seviyesinde bir platonun oluşması öngörülüyor. Bu tahminlerin ABD ve Avrupa’da beklenen resesyonla bir arada düşünüldüğünde bazı analistlerce iddialı bulunduğunu da not etmek gerek.
Petrol fiyat grafiklerine bakan “teknik analiz” erbabı ise Mayıs 2022 zirvesinden bu yana yaşanan aşağı yönlü momentumun sürmesini ve bu yıl Brent için 60-70 dolar bandını muhtemel görüyor. Karmaşık küresel ekonomik/politik sistemin ve onun “kalbinde” yer alan enerji piyasasında oluşan fiyatların, grafiklerde çizilen çizgilere bakarak öngörülebileceği konusunda (benim gibi) şüpheleri olanlar ise daha büyük resme odaklanmayı tercih ediyor.
Geniş perspektifte neler gözüküyor?
Karbon salınımı iklimi değiştiriyor ve bu değişimin radikal sonuçları var. Örneğin, küresel kuraklıkla karşı karşıyayız. Bunun önüne geçmek için karbon salınımı azaltılmak zorunda. Zengin ülkeler COP gibi etkinliklerde bunun altyapısını oluşturuyor. Ancak bu değişim pahalı ve mevcutta hidrokarbon değer zincirine yatırılan devasa sermayenin getirisi düşürülmeden gerçekleştirilmek zorunda. Bu zorunluluk hidrokarbon fiyatlarında hızlı düşüşleri olası kılmıyor. Fiyatların “bir süre” daha yüksek seyretmesi ile değişim için gereken sermayeyi sağlamak mümkün. Mikroekonomi penceresinden baktığımızda, petrol üretimi bugünden yarına artırılamıyor, yeni sahalar genellikle deniz altında ve bunların işletilir hale getirilmesi için 8-12 yıllık yatırım süreleri gerekli. Pandemi döneminde petrol şirketlerince durdurulan yatırımlar, mevcut petrol üretim kapasitesinin artırılabilme imkanını sınırlıyor. Evet, OPEC’in ek üretim imkanı mevcut, ancak OPEC’in misyonu fiyatları kontrol ederek ani düşüşleri önlemek.
2023 için beklenen resesyonun daha uzun sürmediği durumda, orta vadede petrol fiyatlarının mevcut düzeyin çok da altında oluşması kolay görünmüyor.