Petrol zengini Afrika Batı'nın iştahını kabartıyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Orhan AKIŞIK

Ekonomi eğitimi alan öğrencilerin kitaplardan edindiği temel bilgilerden biri de, büyümenin sermaye birikimine ve işgücüne bağlı olduğu üzerinedir. Üretim için gerekli yeraltı ve yerüstü kaynakları ve enerji konusu ise şöyle bir geçiştirilir. Sanki bunların miktarı sınırsızmış gibi. Aslında, büyümenin arkasında enerji hep olmuştur. 19. yüzyılda kömür enerjisine dayalı olarak büyüyen Avrupa ve ABD, 20. yüzyılda büyümelerini petrole dayalı olarak gerçekleştirmişlerdir. Son yıllarda birçok ülkede yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma konusunda bir eğilim gözlense de, petrol ve doğalgaz enerji kaynakları arasında hala önemlerini korumaktalar.

Sürekli artan dünya nüfusu, büyümenin ekseninin giderek Asya ve Latin Amerika ülkelerinedoğru kayması ve üretim artışına paralel olarak iyileşen yaşam standartları. Bütün bu gelişmelerin enerji talebindeki artışta payı var. Artan enerji fiyatlarına karşı önlem alınmaz ve yeni enerji kaynakları devreye sokulmazsa, tüm ülkelerde ekonomik büyümenin yavaşlaması dışında yaşam tarzlarında da büyük değişikliklerin olması kaçınılmazdır. Ekonomik sorunların altında ezilen Batı ülkelerinin yeni bir petrol krizine tahammülleri yok. Libya'ya karşı yürütülen operasyonu bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Harekata önceden destek veren Arap Birliği, hava saldırılarında sivillerin de zarar gördüğünü belirterek, amaçtan sapıldığını söylüyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Fransa, İngiltere ve ABD tarafından onaylanan harekata Rusya, Çin, Almanya, Hindistan ve Brezilya çekimser kaldılar. Almanya krizin başından beri temkinli. Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle askeri bir operasyona karşı olduklarını, ülkesinin buna katılmayacağını açıkladı. Alman hükümeti Kaddafi rejiminin halk üzerindeki baskısını önlemek için finansal yaptırımların devreye sokulması gerektiği görüşünde.

Almanya'nın geri duruşu kadar, Fransa'nın öne çıkması önemli gelişmelerden biri. Fransa, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olmasının yanısıra, ABD'den sonra NATO'nun askeri operasyonlarına en çok asker veren ülke. Bu ülkenin operasyonda aktif rol üstlenmesinde geçmişte Afrika kıtası'ndaki siyasi, ticari, askeri ve kültürel alanlarda kurduğu ilişkilerin rolü büyük.

Bugün Arap ülkelerinde yaşanan kargaşa demokratik bir gelişmenin yolunu açar mı? Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi demokrasi, bir anda kendiliğinden ortaya çıkan bir yönetim biçimi değil. Kendimize bakalım. Çok partili siyasi yaşama geçişimizin üzerinden 60 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen hala demokrasimizi geliştirmeye çalışmıyor muyuz?

Demokratik gelişme siyasi kültürün yanı sıra yaygın ve güçlü bir orta sınıf, köklü demokratik gelenek ve güçlü sivil toplum örgütleri gibi ögelerin varlığına bağlı. Gelir artışı birçok ülkede demokratik gelişmenin yolunu açmasına rağmen, zengin Arap ülkeleri bundan etkilenmedi.

Siyasi bilimciler bunu, petrol zengini toplumların rant ekonomisi olmalarına bağlıyorlar. Rant ekonomisinde devlet gücünü, petrol gelirinin bölüşümünden alıyor. Devlete meşruiyetini kazandıran petrol gelirleri sayesinde oluşturulan yaygın sosyal güvenlik sistemi. Devlet, bu gelirleri eğitim, sağlık, istihdam ve altyapı yatırımlarının geliştirilmesinde kullanıyor. Sokağa dökülen insanların amaçları demokrasiden ziyade petrol gelirlerinden daha fazla pay alabilmek olamaz mı? Libya'daki olaylara bu açıdan da bakmak mümkün.

Libya'da yaşananlar ekonomik gelişmelerden soyutlanamaz. Arap ülkelerinde diktatörlükler yeni değil. Geçen ay iktidarı bırakmak zorunda kalan Mısır devlet başkanı Mübarek, 31 yıldan beri sıkıyönetim yasalarıyla ülkesini yönetmekteydi. Kaddafi ondan da eski. Libya Kralı İdris El-Sunisi'yi 1969'da tahtından indirdiğinde henüz 27 yaşındaydı. Şimdi şunu soralım; acaba

Mübarek de Kaddafi'nin seçtiği yoldan giderek halk ayaklanmasını bastırmaya kalksaydı, benzeri bir operasyona maruz kalır mıydı ? Büyük olasılıkla hayır. Zira Mısır, Batı'nın Ortadoğu'daki yakın müttefiki olmasının yanısıra petrol üretimi de Libya'ninkiyle kıyaslandığında çok düşük; ancak kendi ihtiyacını karşılıyor. O halde, Libya geçmişte destek çıktığı eylemlerin faturasını mı ödüyor; yoksa Batı, Libya üzerinden diğerlerine gözdağı mı veriyor? İkincisi akla daha yakın. Paul F. Hueper, makalesinde (Sub-Saharan Africa, 2005; Kalicki, J. H and Goldwyn, D. L. (eds.), Energy & Security, Woodrow Wilson Center Press,

Washington, D.C.) gelecek yıllarda dünya enerji arzında önemli bir rol oynaması beklenen Afrika'da, ABD ve Avrupa'lı şirketlerin Kıta'nın petrol üreticisi ülkeleriyle anlaşmalar yapmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Tahminler, Büyük Sahra'nın altında kalan bölgenin yaklaşık 35 milyar varil petrol ve 4.2 trilyon metreküp doğalgaz barındırdığı yönünde. Her şeyin bir fiyatının olduğu dünyada bedava demokrasi nerede görülmüş?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016