Petrol fiyatlarının artması, krizin sona geldiğinin işareti değil
OPEC tarafından hazırlanan raporda küresel durgunluk nedeniyle, dünya günlük petrol talebinin, tahmin edilenden 6 milyon varil daha düşüş göstererek 87.9 milyon varile ineceği ileri sürüldü. Raporda petrol talebinin yeniden 2008 düzeyini yakalaması için en az 4 yıl daha gerektiğine de yer verildi. Öte yandan, 1945'ten bu yana ilk kez dünya elektrik tüketiminin de bu sene düşeceği tahmin ediliyor.
Peki 2008 Aralık ayında 32 dolara kadar inen petrol fiyatları neden geçtiğimiz haziran ayında 60 doları aştı? Le Monde gazetesinde ve Paris Match'ta yer alan analizlere göre dünyanın tüm limanlarındaki petrolcüler nereye koyacaklarını bilemedikleri milyon tonlarca petrolü satmak için fiyatların artmasını bekliyorlar. Ve piyasalarda petrol fiyatları üzerine spekülasyon yapıyorlar.
Analize göre petrol fiyatları finans çevrelerinin ruh halini yansıtıyor. Devletlerin yardım ettiği bankalar, krizin en kötü sürecinin geçtiğini düşünüyorlar. Yani her şeyin eskisi gibi olmasını bekliyorlar. Risk almaya hazır olduklarını düşünüyorlar. Krizin asıl nedeninin finans sektöründeki düzensizlikten, kontrolsüzlükten kaynaklandığını unutuyorlar.
Bir süredir dünya genelinde ekonomik açıdan olumlu bir hava esiyor. Bu iyi bir haber mi? Ekonomistlere göre bunun cevabı kesin değil. BNP Parisbas makroekonomi uzmanı Eric Vergnaud'ya göre daha en kötüsünü görmüş değiliz. Onun gibi düşünen ekonomistlere göre resesyon ABD'de 2010'un başına kadar, Euro bölgesinde ise 2010'un ikinci çeyreğine kadar devam edecek. Vergnaud, "ABD'de Obama'nın kurtarma planı kapsamındaki vergi indirimleri sayesinde hane halkı tüketimi istikrara kavuşsa da, üretime yönelik yatırımlarda hala hareket yok" diyor ve petrol fiyatları başta olmak üzere temel riskleri şöyle sıralıyor:
- Borsalardaki yükseliş spekülatif
Vergnaud'ya göre krizin temelinde olan spekülatif hareketler ne yazık ki geri dönme eğiliminde. Borsalarda izlenen yükselişlere rağmen, IMF dünya genelinde bankalar konusunda oldukça karamsar bir tablo ortaya koyuyor ve bankaların henüz toksik varlıklardan temizlenmediğini ifade ediyor. 2010 yılına kadar bankaların kaybının 600 milyar dolara ulaşmasından endişe ediliyor. ABD bankalarına uygulanan stres testleri de yeterince ikna edici olmadı IMF'ye göre. Fon aynı zamanda AB'nin finans sistemini bir an önce temizlemesi gerektiğini gündeme getiriyor.
- Petrol fiyatları çok yüksek
Bir diğer risk petrol fiyatlarının yüksek seviyede olması. 2008 aralık ayında 32 dolar olan petrolün varil fiyatı, haziran ayında 60 doları aştı. Uzmanlar petrol fiyatlarındaki bu artışın talep artışı veya üretimin kısılması ile açıklanabileceğini, oysa mevcut durumda bu iki durumun da söz konusu olmadığını ifade ediyorlar. Ne Çin, ne de krizden oldukça fazla etkilenen gelişmekte olan ülkeler, taleplerini artıracak durumda değiller. Dünya petrolünün yüzde 40'ını sağlayan OPEC de kotasını değiştirmeyeceğini açıkladı. Merill Lynch ekonomistlerine göre petrol fiyatlarının artmasını açıklayan tek bir unsur var. O da, bazı finans çevrelerinin spekülasyonları. 1945 yılından bu yana dünya elektrik talebinin azalacağı bu sene, petrol fiyatlarındaki artışın hiçbir mantıklı açıklaması yok. Uzmanlar, "borsaların artışını petrol fiyatlarının artışı ile açıklamaya çalışıyorlar. Ya da tam tersi. Bunun bir anlamı yok. Bunun tek anlamı daha tam olarak sindirilememiş bir krize yönelik yeni bir tehdit daha oluşturmak" yorumunda bulunuyorlar.
- Deflasyon tehdidi
Fiyatların düşeceği yönündeki söylentiler Avrupa'da oldukça korku yaratıyor. Euro Bölgesi'nde tüketici fiyatları 2009'da yüzde 0.6 oranında bir artıştan sonra, sabit kalmış durumda. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet ise bu konuda sakin görünüyor ve fiyatların yeniden yükselişe geçeceğini söylüyor. Ekonomistlerin büyük bir kısmı ise oldukça karamsar bir yaklaşım içindeler. Euro Bölgesi'nde, Japonya'nın 90'larda yaşadığı ve 10 yıl boyunca resesyondan çıkamamasına neden olan bir deflasyondan endişe ediyorlar.
- Şirket devirleri
Küresel ekonomiyi tehdit eden bir diğer unsur da, borçta olan şirketlerin satın alınmalarında yaşanan patlama. ABD'de Chrysler'in yaşadığı bunun en somut örneklerinden birisi. Şirket faaliyetlerinin azalması ve borçların yeniden kredilendirilmesi önemli bir sorun oluşturacak gibi görünüyor. 2008 başından bu yana şirketlerin üretimlerinin ciddi boyutta yavaşladığını belirten uzmanlar, asıl kötü dönemin bundan sonra yaşanacağına dikkat çekiyorlar.
- Şirket iflaslarının hızlanması
Öne çıkan bir başka risk ise şirket iflaslarının hız kazanması. Vergnaud, resesyon sürecinde bunun son derece normal olduğuna dikkat çekerken, iflasların biraz gecikmeyle birlikte daha da hız kazanacağını ifade ediyor. Bu da işsizliğin ciddileşmesine yol açacak.
Sonuç olarak bakıldığında, petrol fiyatları artsın artmasın, krizin henüz bitmediği bir gerçek.