Petrol fiyatları neden düşük kalmaya mahkum?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

2008 Küresel Resesyonu öncesinde iyice şişen piyasalarla birlikte petrol fiyatları da tabiri caiz ise coşmuş ve Brent fiyatı 2008 Temmuz’unda 145 doları geçerek rekor kırmıştı. Sonrasında ise Lehman Bros.’un batması ve küresel resesyonun başlaması ile birlikte fiyatlarda 45 dolar seviyelerine kadar hızlı bir geri çekiliş yaşanmıştı. Takip eden dönemde, ABD’nin para musluklarını gevşetmesiyle birlikte fiyatlar yeniden 100 dolar seviyesinin üstüne çıkmıştı. Bu dönemde, Türkiye çok yüksek bir enerji ithalatı faturasıyla karşı karşıya kalsa da, bol global likidite sayesinde milli gelirinin neredeyse yüzde 10’una ulaşan cari açığını finanse edebilmişti.

Petrol fiyatları 2014 yılının 2. yarısından itibaren tekrar düşüşe geçti. Bunda, yüksek fiyat dönemi sırasında yeni teknolojilerin geliştirilmesiyle birlikte kayaç petrolünün ve diğer üretimi daha pahalı havzaların devreye sokulmasının önemli bir etkisi oldu. Ayrıca, dünya büyümesindeki yavaşlama ve ABD’nin para musluklarını sıkmaya başlayacağı yönündeki işaretlerin artması da petrol fiyatlarını hizaya getirdi.

Fiyatlar OPEC’in fiyatları artırmaya yönelik türlü operasyonlarına karşın bir seneden beri 50 dolar seviyelerinde stabilize olmuş durumda. Eski zamanlarda OPEC’in müdahelelerinin petrol fiyatları üzerinde önemli etkisi olurdu. Artık hiç de öyle değil. Gerek ABD’li üreticiler, gerekse de Shell, BP gibi çokuluslu şirketler petrol çıkarma maliyetlerini düşürerek, bugünkü fiyat seviyelerinde bile kârlı olmayı başarmış durumdalar. (2013’de ortalama maliyeti 85 dolarlarda olan kayaç petrolünün bugünkü ortalama maliyeti 35 dolarlara gerilemiş durumda.)

OPEC ülkeleri ise bu yeni duruma henüz uyum sağlayamadılar. Kısa bir dönem hariç neredeyse 7 sene süren petrol fiyatlarının 75 dolarların üzerinde olduğu zaman boyunca bütçe harcamalarını sanki bu fiyatlar sonsuza dek sürecekmiş gibi artıran bu ülkeler şimdi karalar bağlamış vaziyetteler. Pek çoğu bütçe açıklarını kontrol altına alabilmek için (bugünkü üretim kotaları içinde kalmak şartıyla) çok daha yüksek petrol fiyatlarına ihtiyaç duymakta. En büyük OPEC üreticisi olan Suudi Arabistan’ın bile 80 doların üzerinde bir fiyata ihtiyacı olduğu hesaplanmakta. Bu şartlar altında, aralarında ne tür bir anlaşma yapılırsa yapılsın, OPEC ülkelerinin üretim konusunda birbirlerini kandırmaları için geçerli sebepleri çok. Nitekim zaten böyle yapıyorlar da. Ancak Suudi Arabistan’ın günlük üretimini 2 milyon varil kadar kısması durumunda fiyatlarda bir etkinin görülmesi mümkün, ancak onların da bunu yapacak gücü yok.

Hal böyle iken (ve de dünya petrol talebinde güçlü bir artış beklenmezken) bir de önümüzdeki dönemde İran, Irak, Libya ve Rusya başta olmak üzere pek çok ülkede üretimi daha da artıracak projelerin devreye girmesi söz konusu. Bu şartlar altında, petrol fiyatlarında yukarı yönlü kalıcı bir artış beklemek imkansız. (Tabii, pek çok açıdan ona ikame bir mal olan doğalgazın fiyatı da düşecek.)

Dünyada milli gelirine oranla en yüksek enerji açıklarından birine sahip bir ülke olarak petrol fiyatlarının düşük seyredecek olması tabii ki Türkiye’nin avantajınadır. Evet, 2009-2014 arasında fiyatlar yüksekken petrol satın alacak para bulmakta belki bugünkünden daha az zorlanıyorduk ama ne pahasına? Çok yüksek cari açıklar ve dolayısıyla da dış borçlarımızın hızlı bir şekilde artıyor olması pahasına. Bu zaten ‘sürdürülebilir’ bir durum değildi.

Öte yandan, petrol fiyatlarındaki görünüm böyle iken, bizim de uzun vadeli enerji politikalarımızı daha dikkatli kurgulamamızda fayda var. Ayrıca, bu politikalar sadece enerji faturamızı değil, aynı zamanda küresel jeo-politik dengeleri de etkiliyor. Şimdilerde Akdeniz havzası ve İsrail doğal gazı gündemde. Evet, arz kanallarımızın çeşitlendirilmesi enerji güvenliğimiz açısından önemli. Ancak, bunu yapacağız diye uzun vadede fizibilitesi olmayan boru hattı yatırımlarını üstlenmek doğru olmayabilir. (Bu bağlamda arz fazlasının Avrupa’ya satılması da pek gerçekçi olmayabilir çünkü Avrupa’nın ek bir doğal gaz ihtiyacı yok.) Ayrıca unutmayalım ki, güneş gibi alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetleri de çok hızlı bir şekilde ucuzlamakta.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019