Personelin tedavi ve ilaç giderlerinin karşılanması

Resul KURT
Resul KURT İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK [email protected]

İşverenlerin personel için ücret dışında bazı ücret dışı hak verdikleri görülmektedir.

Personelin tedavi ve ilaç giderlerinin karşılanmasının vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı karşısındaki durumu tartışma konusu olabilmektedir.

Personele yapılan ücret ödemelerinde;

- Gelir vergisi stopajı,

- Damga vergisi stopajı ve

- SGK primi

şeklinde üç çeşit mali mükellefiyet ortaya çıkmaktadır.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/2'nci maddesinde hizmetli ve işçi ayırımı yapılmaksızın tüm personelin tedavi ve ilâç giderlerinin, ticarî kazançtan indirilebilecek bir gider olduğu belirtilmiş ve bunun için herhangi bir şart ve sınır öngörülmemiştir.

Böyle olduğu içindir ki, personel için yapılan ilâç ve tedavi giderlerinin, tedavi ister işyerinde, ister evinde ve ister resmî veya özel sağlık kuruluşlarında, ister yurtiçinde veya yurtdışında yapılmış olsun, tutar itibariyle bir sınırlama da söz konusu olmaksızın gider yazılması ve KDV indirimi mümkündür.

Personelin SGK hastanelerinde parasız olarak tedavî edilmesi ve ilâçlarının bedelsiz olarak veya cüzi bedelle alınması imkânının mevcut olması; hem bu hastanelerin yükünü azaltması, hem vakit israfını önlemesi, hem daha mükemmel bir tedaviye imkân sağlayabilmesi ve hem de Kanunda bunu engelleyen bir hükmün bulunmaması, özel tedavi ve ilâç giderlerinin gider olarak kabul edilmemesini gerektiren bir neden değildir.

Nihayet, tedavi ve ilâç giderlerinin işveren yerine personel adına düzenlenen faturalarla tevsik edilip işverene devir veya ciro edilmesi de, vergilemede işlemlerin gerçek niteliğinin esas olması sebebiyle, bunların gider yazılmasına ve KDV indirimine engel teşkil etmemesi gerekir.

Bu vesile ile hemen belirtmek gerekir ki, işletme gideri sayılan tedavi ve ilâç giderleri, sadece personelin şahsına ait olanlardır. İşveren tarafından personelin şahsı için değil aile efradı için yapılan bu tür giderlerin, KDV dâhil brüt tutarlarının net ücret sayılması ve vergi dâhil brüt tutarları üzerinden stopaja tâbi tutulması zorunluluğu vardır.

Personele ilaç verilmesi ve tedavisinin sağlanması ayni yardım niteliğinde olduğundan damga vergisi ve SGK primi söz konusu değildir.

Bizim anlayışımıza göre işverenlerin personelin tedavi ve ilaç giderlerini karşılamak yerine personel lehine sağlık sigortası yaptırması da GVK'nın 40/2'nci maddesi kapsamında yorumlanmalı ve bu sağlık sigortalarının primleri tedavi ve ilaç gideri yerine ikame olduğundan bu kapsamda ve sınırsız olarak (işletme gideri şeklinde) masraf kaydedilebilmelidir.

Ancak uygulamada personel lehine yaptırılan sağlık sigortaları da, personel lehine yaptırılan diğer şahıs sigortalarıyla aynı kapsamda mütalaa edilmekte ve işçilerinin daha iyi koşullarda sağlık yardımı alması için fedakarlık yapan ve sigortalıları için Özel Sağlık Sigortalarına prim veya katkı payı ödeyen işverenlerin ayrıca SGK'ya sigorta primi de ödemesi istenmektedir.

Özellikle Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sağlık alanındaki harcamalarını azaltacak uygulamaların desteklenmesi gerektiği açıktır.

Bu bağlamda, kamuoyunda sosyal güvenlik reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgarî ücretin yüzde 30'unu (01.01.2009-30.06.2009 dönemi asgari ücreti üzerinden 199,8.-TL) geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarlarından prim alınmayacağı öngörülmüştür.

Ancak, hayat sigortaları işveren katkı payları bu kapsamda olmayıp, SGK primi kesintisine tabidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kötüniyet tazminatı 20 Eylül 2019