Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

“Karşıdan baktım, yeşil türbe; içine girdim, bin kez tövbe.”  Gelişmişlere dışardan bakıldığında ne kadar sağlam yapıda dururlarsa dursunlar, gerçekle çelişmekten kurtulamıyorlar. Ekonominin değişik organlarındaki her aykırı düşünce, şairin şu dörtlüğünü hatırlıyor: Öyle uzak ki yerim, uzakları aşıyor/ Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor./ Ya her şeyim ya hiçim/ Sorma dünyam ne biçim/ Bir kördüğüm ki içim/ Çözdükçe dolaşıyor.

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Merkez Bankaları her kesimden, yoğun eleştirel taarruzlara maruz kalıyorlar. Çünkü kriz, sıradan bir kriz değildir. Ekonomiyi yönetmek ne geçmişe yaslanmak kadar kolay, ne de geleceğe merdiven atmak kadar fütursuzca basit. Öyle bir küresel ekonomi vardır ki; ne bireysel talepler kontrol altında, ne de krizi yönetenler krizde yönetilenlerden bir adım önde. 

Dünden bugüne ne kalmıştı?

Geçmişten sırtımızda yüklerle girmiştik bu krize. Bunlar iki temel sınıfta topladık. 1. Balonlara yaslanarak büyümüş olmak 2. Patlayan balonların temizlenmemiş artıklarından kurtulamamak. 

Kriz ülkeleri nerde tıkandılar?

2007 Ağustos’undan bugüne 7.5 yıl geçti. Bu süre içinde miktarsal gevşetmeler (QE) dahil, ekonominin tüm kanallarına likidite pompalanıp durdu. ABD’deki ekonomik toparlanmayı algıladık. FED’i faiz artırım süreci içinde, ECB’yi de QE uygulaması üzerinde bulduk. Sistem şuralarda tıkandı?
i. Finans sektöründeki gelişmeler öylesine oynaklık kazandı ki, ekonomi üzerinde etkileri eskiden olduğunun çok üstüne çıktı.
ii. Makroekonomi çok değişken nitelikler kazandı.
iii. Önce BOJ, ardından FED ve son olarak da ECB faizlerini sıfır seviyesine yasladı. Kriz politikalarının tabancasında mermi tükendi. Faiz silahını daha fazla çekemeyecek kadar köşeye sıkışan Merkez Bankaları, bono alımları şeklinde ara yollar geliştirdiler.  

Ulusal ekonomimizde neler yaşınıyor?

Kredilerdeki artışlar varlık balonlarını ve krizleri tetikleyen ortamı hazırlamaktadır. Bunun sınırlanmış olması da oldukça önemlidir. Krediler bankacılık sektörü toplam bilançosu içinde yer aldığı şekliyle; 2013 yılsonunda (enflasyona göre düzeltilmiş olarak) yüzde 22.76, 2014 yılsonundaysa yüzde 9.26 artışa konu oldu.

TCMB ve BDDK ortak çalışması 2014 yılının başında açıkladıkları yüzde 15 kredi artış hedefini yakaladılar. Sadece bizde değil tüm dünya da benzer fikir ayrılıkları vardır. Küresel ekonomi için “artan faiz oranları varlık fiyatlarındaki oynaklığı azaltır mı, yoksa büyük balonlara giden süreçleri hazırlar mı” şeklinde iki farklı uç söz konusudur.     Bizdeki tek fark enflasyondur. Öyleyse şu enflasyonu düşürsek mesele kalmayacak.
 

wldgh.png

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar