Perakende, vergi yükünün en yüksek olduğu sektör
Ebru Türkçelik
Vergi kuşkusuz şirketler açısından bir maliyet. Diğer yandan ise devletlerin vazgeçemeyecekleri bir gelir. Vergideki bu iki tarafa son yıllarda artan bir şekilde bir üçüncü bir taraf da dahil olmaya başladı: Kamuoyu ya da toplum. Şirketlerin içinde bulundukları topluma adil bir şekilde vergi ödeyip ödemedikleri, vergi etiği, vergi şeff afl ığı konularına bugün kamuoyundan da büyük ilgi var. Son dönemlerde büyük markaların, uluslararası şirketlerin üzerinde kamuoyundan ciddi bir baskı oluştuğunu görüyoruz. Bu nedenle yakın zamana kadar vergi konuları şirketler tarafından sadece parasal bir risk olarak görülür iken, bugün artık verginin marka değerinde yaratacağı riskler de yöneticilerin ajandalarında düne göre daha fazla yer alıyor.
Bir yandan vergi otoriteleri, diğer yandan kamuoyu. Şirketlerin vergi politikaları oluşturmaları ve sektörlerinin neresinde olduğunu bilmeleri hiç bu kadar önemli olmadı. Girdiğimiz süreçten vergi konusu özgül ağırlığını artırmış olarak çıkacak, bu şimdiden belli.
PricewaterhouseCoopers şirketinin yayımlamış olduğu “Perakende Sektörü Vergi Yükü Karşılaştırması” raporu perakende şirketlerinin yöneticilerine bu açıdan önemli veriler sunuyor. Birçok satırının altını çizerek okuduğum rapor 49 büyük perakende şirketinin fiilen yüklendikleri vergi olarak tarif edilen fiili vergi oranları üzerinde analizleri içeriyor. Şirketlerin fiili vergi oranları, şirketlere sağlanan çeşitli teşvik unsurları nedeniyle kanuni vergi oranından farklı olabiliyor. Bu nedenle kanuni vergi oranı yerine fiili vergi oranına bakmak daha anlamlı.
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, çalışma kapsamındaki 49 perakende şirketinin fiili vergi yükünün ortalaması 32.4% olarak tespit edilmiş. Diğer sektörler ile kıyaslandığında perakende en yüksek fiili vergi oranına sahip sektör olarak beliriyor. Rapor bunun sebepleri şu şekilde açıklamış:
1- Analiz kapsamındaki 49 perakende şirketinin 27’si Amerikan şirketi. Amerika’da kazanç üzerinden alınan vergilerin yüksek olması çalışmada bulunan sektör ortalamasının da yüksek olmasına yol açıyor. Örneğin sadece Amerikan şirketlerinin fiili vergi oranlarının ortalaması %36.7, diğerlerinin %24.4.
2- İkinci sebep, fiili vergi yükünü düşürmekte çok önemli bir faktör olan vergi teşviklerinin perakende sektöründe çok sınırlı kullanılıyor olması. Raporda analiz edilen 49 şirketten sadece 10 tanesinin vergi teşviklerinden faydalandığı tespit edilmiş.
3- Üçüncü sebep, fiili vergi oranını düşürmede bir başka önemli faktör olan yurtdışı faaliyetlerin etkisinin perakende sektörünün doğası gereğince perakendeciler tarafından pek fazla kullanılamıyor olması. Kendi ülkesi dışında da faaliyet gösteren şirketler bu diğer ülkelerdeki düşük vergi oranlarından, indirimlerden faydalanıp, ortalama vergi yükünü aşağıya çekebiliyorlar. Ağırlıklı olarak kendi ülkelerinde faaliyet gösterenler ise sadece kendi ülkelerindeki kurallar ve indirim mekanizmaları ile sınırlılar.
Durum Türkiye’de de çok farklı değil
PricewaterhouseCoopers tarafından yayımlanan raporda Türkiye’de de faaliyet gösteren bazı uluslararası perakende şirketleri yer alıyor. Ancak raporda Türkiye’ye özgü bulgular yer almıyor. Bu nedenle perakende sektörünün fiili vergi oranının durumu konusunda net bir şey söylemek mümkün gözükmüyor. Ancak bizdeki yatırım teşvik sisteminden perakendecilerin az yararlanabildiği hatta çoğu zaman hiç yararlanmadıkları göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’de de perakende sektörünün fiili vergi yükünün, teşvikten yararlanabilen diğer sektörlere göre yüksek olduğunu tahmin etmek güç değil. Perakende sektöründeki her geçen gün artan teknolojik yatırımlar göz önüne alındığında perakende sektörünün de özellikle Ar-Ge teşviklerinden yararlanmasında bir engel yok.
Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu (TAMPF) ve PwC Türkiye işbirliği ile hazırlanan “Dönüşürken Büyüyen Türkiye Perakende Sektörü” raporunda da detaylı olarak analiz edildiği üzere perakende sektörü Türkiye’nin ekonomisini kayıt altına alabilmesi ve dünyada ekonomik büyüklük açısından daha yüksek sıralara gelmesi sürecinde en büyük katkıyı yapacak sektörlerin başında gelmekte. Sektörün bu katkısı düşünülerek ülkemizdeki teşvik sisteminin perakende sektörünün de teşviklerden daha çok yararlanabilmesinin önü açılmalıdır.
Sonuç olarak şirketlerin vergi yükü konusunda nerede olduklarını bilmeleri, sektörün neresinde olduklarını bilmeleri sadece vergi otoritesine hesap verebilirlik açısından değil kamuoyuna da hesap verebilirlik ve marka değerlerini koruma açısından önemli.